Boyaydı, cilaydı, zeytiyağdı...
Kolayına kaçıyorum her işin ama lezzetten kaçanın kaşığı kırılsın. Koca dilim köy peynirimi Şirince'li Candan kızımın sızmasıyla sabah, Edremit'li Çiğdem'in Körfez/Hemera sızmasıyla öğle vakti yiyorum veya tam tersi. Kekikti, kırmızı pullardı, kara öğütmelerdi filan değişiyor her öğün. Müthiş oluyor. Hadi gayri üzmeyeyim sizi, yanında zeytin falan da götürdüğüm oluyor!Akşam yemeklerine davetleri kabul ediyorum.
Ben de uyuyorum genellikle. Odada oynayacak alan kısıtlı. Üstelik neşemiz gece gece, Annoya'mız yanımıza kıvrılıp yatınca geliyor. Haydiii başlıyoruz yatağın üstünden, koltuğun altından filan koşuşturmaya. Gündüz vakti evdeyse mutfağa tıkılıyormuş Annoya. N'apıyor orada acaba kendi başına? Şemşi öyle mi ya? O bizimle de takılıyor Annoya yokken. Şemşi mi kim? Bizi seven biri, yıllardır her gün gelir evimizi toplar, bizimle ilgilenir filan yani.
Kamyoncu'nun Türküsü gibiyiz... Haydi hep beraber, Haluk Levent söylüyor, "Foya çıktı ortaya, boya gerek kaportaya, yedi kat cila çeksen ne yarar bu hurdaya..."
Öyle hurda murda da değil evimiz ama cilalaya boyaya perişan olduk. Nazar boncuklarımızı daha görünür daha algılanır şekillerde mi assak ne?
Ali Usta'mız yine çikolata renklerinden çeşitlemeler yapıyor. İyice azıttık bu sefer, bitterden doğru açmaya başladık duvar renklerini. Altı ay sonra da karalara keseriz belli olmayız, hem de neden belli olalım ki? Gönül istediğini almadan nasıl tüketir?
Duvardan duvara çikolata içinde konuşlanma arzumuz gittikçe artarak, işte bu aşamaya gelmiştir.
Parke işlerimiz de bitmiştir.
Salimen önilkbahar aylarını geçirip ilkbahara kavuştuğumuz şu günlerde, bana artık evimde güle güle oturmak nasip olur inşallah. Cam önü saksılıklarımın yeni çiçeklerini de www.mineflora.com 'a kadar bir zahmet gidip temin etmeliyim. E tam zamanı, herkes öyle yapmalı. Hazır çiçek beğenmeye gitmişken Mine'nin el yapımı sabunlarından da almalı. Hele de o şirin sabun yapım evini bahçeye gitmişken mutlaka görmeli.
Haydi bana maşallah, bu günleri de atlattım sayılır. Tansiyonum sıçrayıp durdu günlerce, nassı yahu nassı olcak bu işler diye.
Oluyor işte.
8 Comments:
Oya kardesimin en cok neyini seviyorum biliyormusunuz Dostlar bu kadar isin icinde Resimle birlik de yazabilmesini.Hadi Hirslandigi zaman pansuman icin kullandigi pamukcuklar neysede.Bu kadar isin arasinda Süpersin Oya kardes Süpeeer.
By ERDIL, at 4 Mart 2007 17:32
Güle güle oturun hep birlikte. :-)
By Çiğdem, at 5 Mart 2007 09:16
Oya Hanım,
Çok geçmiş olsun. bu işler beni de hep daraltır...Başlayana kadar kabus gibi olurum resmen..Neyse ki atlatmışsınız :)
Cancan ve kimseciği öperim
Ozge
By Ozge, at 5 Mart 2007 10:10
"Şeytan azapta gerek," derler ya Erdil Bey... Başlayana kadar herşey, sonra o dillere destan deli kuvvetim geliyor ve de mutlu son. Anlattığınız Oya'nın içinde şeytan, deli ve alışkanlıklarını seven bir Oya gizli. Teşekkürler yakın ilgiinize, sevginize...
----------
Umarım sevgili Çiğdem, güleriz artık, bir yerlere mavi gözlü iki boncuk daha bağlayıp... Var mı yahu altı ayda bir bu işlere kalkışan başka kimse.
----------
Özge'ciğim, hem ben kabus hem de etrafımı kararttım vallahi bu sefer. Hatta bir ara "Nerde senin kahkahaların, aranıyor," diye gazeteye ilan vereceklerini söyleyenler bile oldu. Üçümüz de seni öpüyoruz.
By Oya Kayacan, at 5 Mart 2007 10:26
Ay ay ay, nasıl da sarınmış işlemeli örtüye:)
Yoruldunuz ama değmiştir eminim...Güle güle oturun...Keyifle oturun...
By laedrim, at 16 Mart 2007 09:45
sevgili tijen(mutfakta zen)"den
sonra birde sizsizniz keyifle okuduğum..yüreğinize sağlık....
By Adsız, at 18 Mart 2007 23:23
pardon ismim çıkmamıştı...
By Adsız, at 18 Mart 2007 23:24
www.blogcu.com/aysenin
By Adsız, at 18 Mart 2007 23:25
Yorum Gönder
<< Home