Hemera, Körfez Zeytinyağ
Burada Çiğdem Sönmez ve Oya Kayacan sanal tanışmasından elde edilen bir define var... Çiğdem'in elinden kısacık öyküsünü de hemen taşıdım buraya. Güzelim bir hasır sepetin bembeyaz patiska giydirilmiş içinden çıkan tam beş kardeş şişe. Bu öykü pek çoğumuzun hangi yağ nasıl elde edilir diye kafasını kurcalayan soruları da çok güzel yanıtlıyor.
Hemera'nın sadece bir ihracat markası olduğunu da düşünmeyin. Yavaş yavaş iç piyasaya da giriyorlarmış bu isimle, şimdilik Adana'dan başlayarak. Eh reklamsa reklam, öyle bir coşku yakaladım ki Çiğdem'le yaptığı iş arasında, söylemeden edemem; Carrefour ve Dia zeytinyağları da aynı üretimin ürünleri. Söz Çiğdem'de:
"Aslında çok yeni bir işletmeyiz. Hemera markası ile de epeyce ihracat yapıyoruz. Ekibimiz "tık tık şeytan kulağına kurşun" mu denir?, muhteşem bir ekip. Bütün arzumuz bir gün adımızın yanına "Körfez Zeytinyağ, bir aile işletmesi" yazabilmek :-) "Halâ böyle insanlar var mı, şükürler olsun," diyerek keyifle çalışıyoruz. Alevimiz, Sünnimiz birlikte, adetleri, daha önemlisi hayatı paylaşarak.
Sizin tatmanızı istediğim yağ çok özel bir yağ. Eski usul taş değirmende zeytinler ezildikten sonra keçelere yayıldı. Üstüste koyulup zeytinin kendi suyunu bırakması beklendi ve o yağ bir kenara alındı. (soldan birinci şişe, sadece 42 adet üretilen 42'nin biri yani 1/42. Etiketinde şöyle yazıyor: Bu zeytinyağ 2006 yılının Aralık ayında Mehmet Alan köyü , Kışla tepesinin zeytinlerinden Saltuksoy taş baskı sıkımhanesinde üretilen pres öncesi zeytinyağıdır.)
Sonra zeytin soğuk suyla ıslatıldı ve preslendi. O yağ da ayrı bir kenara alındı. (soldan ikinci) En son sıcak suyla ıslatıldı ve preslendi o yağ da ayrıca biriktirildi. (soldan üçüncü)
Bu zeytinin kendi kendine bıraktığı yağa buralarda "burun yağı" deniyor. Kimileri de "zeytin sütü" adını takmış. Biz biraz da doğruculuktan "pres öncesi" demeyi tercih ediyoruz. Köylü bu yağı ya kendi alıyor, ya da kontinülerde sıkılan zeytinin içinde hiç ayrıştırılmadan yağın içinde kaybolup gidiyor. Pek bilinmez. Köylü de elindekini satmaz. Bu yıl kendi zeytinimizi sıktırdık da o sayede elde edebildik :-) (Sağdan iki şişe, Körfez Zeytinyağ'ın piyasaya verdiği Sızma ve Riviera yağlarıdır.)
Sadece posadan ayrılması için çok hafif filtre ettik. Renginin berraklaşması için gereken toprak filtreleme işleminin yanından bile geçmedik. Lezzet de toprakta kalıp gidiyor çünkü. Tadacağınız yağ biraz bulanık olacak. Belki de hafifçe boğazınız yanacak. Önerim sıcak yemeklerde kullanmamanız sadece salatada ya da sıcak ekmek, hatta bazlama banarak yemeniz. İlk önce hafif tuzlayarak tadıp daha sonra baharatlandırmaya başladım ben. Sade tadını daha çok sevdim. Belki biraz taze karabiber o kadar."
(En çok sevdiğimiz şeylerden biri de hasır sepet. Çiğdem Abla bizi de düşünmüş, az önce Annoya'mızın bize de yalattığı 1/42 ve arkadaşlarını bu sepetle kargolamış. Şimdi hangimiz çıkacak üstüne, hangimiz inecek diye sıra bekliyoruz, bir de içine girebilsek! Beşiktaşlı Bobişko'ya selamlar Çiğdem Abla.)
Şimdilik bu kadar, ağzımızın tadında Hemera durumlarını zaman zaman okuyacaksınız. Şirinceli Candan kızımın güzel yağlarının yanında bir onlar, bir bunlar... Eh Allah bana sabır ve kolaylık versin.
Hemera'nın sadece bir ihracat markası olduğunu da düşünmeyin. Yavaş yavaş iç piyasaya da giriyorlarmış bu isimle, şimdilik Adana'dan başlayarak. Eh reklamsa reklam, öyle bir coşku yakaladım ki Çiğdem'le yaptığı iş arasında, söylemeden edemem; Carrefour ve Dia zeytinyağları da aynı üretimin ürünleri. Söz Çiğdem'de:
"Aslında çok yeni bir işletmeyiz. Hemera markası ile de epeyce ihracat yapıyoruz. Ekibimiz "tık tık şeytan kulağına kurşun" mu denir?, muhteşem bir ekip. Bütün arzumuz bir gün adımızın yanına "Körfez Zeytinyağ, bir aile işletmesi" yazabilmek :-) "Halâ böyle insanlar var mı, şükürler olsun," diyerek keyifle çalışıyoruz. Alevimiz, Sünnimiz birlikte, adetleri, daha önemlisi hayatı paylaşarak.
Sizin tatmanızı istediğim yağ çok özel bir yağ. Eski usul taş değirmende zeytinler ezildikten sonra keçelere yayıldı. Üstüste koyulup zeytinin kendi suyunu bırakması beklendi ve o yağ bir kenara alındı. (soldan birinci şişe, sadece 42 adet üretilen 42'nin biri yani 1/42. Etiketinde şöyle yazıyor: Bu zeytinyağ 2006 yılının Aralık ayında Mehmet Alan köyü , Kışla tepesinin zeytinlerinden Saltuksoy taş baskı sıkımhanesinde üretilen pres öncesi zeytinyağıdır.)
Sonra zeytin soğuk suyla ıslatıldı ve preslendi. O yağ da ayrı bir kenara alındı. (soldan ikinci) En son sıcak suyla ıslatıldı ve preslendi o yağ da ayrıca biriktirildi. (soldan üçüncü)
Bu zeytinin kendi kendine bıraktığı yağa buralarda "burun yağı" deniyor. Kimileri de "zeytin sütü" adını takmış. Biz biraz da doğruculuktan "pres öncesi" demeyi tercih ediyoruz. Köylü bu yağı ya kendi alıyor, ya da kontinülerde sıkılan zeytinin içinde hiç ayrıştırılmadan yağın içinde kaybolup gidiyor. Pek bilinmez. Köylü de elindekini satmaz. Bu yıl kendi zeytinimizi sıktırdık da o sayede elde edebildik :-) (Sağdan iki şişe, Körfez Zeytinyağ'ın piyasaya verdiği Sızma ve Riviera yağlarıdır.)
Sadece posadan ayrılması için çok hafif filtre ettik. Renginin berraklaşması için gereken toprak filtreleme işleminin yanından bile geçmedik. Lezzet de toprakta kalıp gidiyor çünkü. Tadacağınız yağ biraz bulanık olacak. Belki de hafifçe boğazınız yanacak. Önerim sıcak yemeklerde kullanmamanız sadece salatada ya da sıcak ekmek, hatta bazlama banarak yemeniz. İlk önce hafif tuzlayarak tadıp daha sonra baharatlandırmaya başladım ben. Sade tadını daha çok sevdim. Belki biraz taze karabiber o kadar."
(En çok sevdiğimiz şeylerden biri de hasır sepet. Çiğdem Abla bizi de düşünmüş, az önce Annoya'mızın bize de yalattığı 1/42 ve arkadaşlarını bu sepetle kargolamış. Şimdi hangimiz çıkacak üstüne, hangimiz inecek diye sıra bekliyoruz, bir de içine girebilsek! Beşiktaşlı Bobişko'ya selamlar Çiğdem Abla.)
Şimdilik bu kadar, ağzımızın tadında Hemera durumlarını zaman zaman okuyacaksınız. Şirinceli Candan kızımın güzel yağlarının yanında bir onlar, bir bunlar... Eh Allah bana sabır ve kolaylık versin.
3 Comments:
Oya Hanım.. Ne desem bilemedim vallahi.
Ağzım kulaklarımda, gözlerim ışıl ışıl... Sabırsızlanıyorum, çay molasında ekibe de göstermek için...
Afiyet olsun, lezzetini de beğenirsiniz inşallah.
Sevgiyle...
Çiğdem
By Çiğdem, at 19 Şubat 2007 09:33
Lezzete bayılındı Çiğdem'ciğim.
"1/42 passed A" :~)
Dün akşam kuzenim ve eşi bendeydi, rakı sofrasının baş mezesi 1/42 şişesi oldu. Bandırma ekmeği yetiştiremedim.
Hepinizi öpüyorum... Keyifli molalar olsun.
By Oya Kayacan, at 19 Şubat 2007 11:20
eee bizim göbek yagi da esittir bu arkadaslarin burun yagi! ben de merak ediyordum, nerelerde burun yagi deniyor buna diye. iste minik tenekenizde sirince'nin burun yagi, sofranizda adana'ninki, oh ne keyif!
By Adsız, at 1 Mart 2007 21:20
Yorum Gönder
<< Home