Abicilik
Başımız kel değildi elbet. Bizim de abilerimiz vardı. Muhsin Abi mesela, abilerin abisi sayılırdı mahallede. İki ablası vardı, onlara abilik ederdi. Abinin gerektiği yerlerde topaç çeviriyor, abisiz çevrilmeyecek iplerden atlıyordu ablalar çünkü. Kafam beni atlatmıyorsa, Şen Kardeşler namıyla maruftular. Bizim sokakta oynamadığımız saatlerde sokağa çıkarlar, muhtemel uyanmalarımıza yakın dönerlerdi.
Behzat Abi canımızdı. Orkestra kurmuştuk all together mahalle çocukları, tabii ben elebaşı. Bizi peşine takar cızrap cızrap yürütür, Vişnezade Parkı'nın Orta Çam dediğimiz mahalline gelince durdururdu. Orada sahne alır, çalıp söylemeye başlardık. Orkestrasyon muhteşemdi. Ben mesela fevkalade gitar tıngırdatırdım dilimle. Piyano çalanımız vardı yine haliyle dil damak sesleriyle, borucular eller boru şeklinde sesler zurna. Behzat Abi, aradan çok geçmeden Beyaz Kelebekler'i kurmuştu. Yine aradan çok geçmemişti haberleri geldi bir gün, kazaen ölmüşlerdi turne yollarında.
Ali İhsan Abi çok ünlü santrafordu. Beşiktaş'ın allah için çok yakışıklı, melez çikolata renkli, Arap Ali İhsan'ıydı. Bütün mahalle çocuklarına ama en çok bana sahip çıkardı. Ensesinden inmezdim, ilk okul zamanlarımın ilk yıllarında özel binek aracımdı sanki. Abiliğin her hakkını verir, kollar sahiplenir gözetir, yanlışımı yakaladı mı saçımı çekerdi.
Abicilik yıllar içinde gelişti. Lise yıllarımda muhallebici abiler çıktı meydana, ki aynen o sıralarda aklı ben kadar evvel olanlar muhallebicilerden el etek çektiydik. Tavuklu pilav tavuk göğsü arası, misafir ol gel bana hocam seni bir üflesin muhabbetleri yapılıyordu. Adnan'cıların ayak sesleriydi onlar, Fethullah'çıların davul zurna çalmalarıydı. Kuyruğunu kıstıranlara vaadedilen bol paralı tarikat kardeşlikleri din kardeşlikleriydi. Değişik yoldan çıkarma görevleri olan beyin tımarcılarına abi denmeye başlanmıştı.
Çoook sonradır izmlerin bokunu çıkaran kadirİzm'in Kadir Abi'si... Hazır bok demiş bulunmuşken, ihtilallerle gelip yerleşik düzene geçiş yapan bokunu yediren abiler... Yavaş yavaş gelişen ağır abiciliğe ithafen kurtları ulutan filmci gabilerden esinlenerek oluşan mabiler...
Adı tavuk, tavuk yemi ve yumurtayla anılan maliye bakanı Kemal Abi'miz...
Say say bitmeze son vermek gerekirse eğer, zınk diye Dink'i vuran veleti sahiplenen abiler, o abilerin abileri, abilerinin abilerinin abileri...
Tayyip abim evde mi evde mi?
Behzat Abi canımızdı. Orkestra kurmuştuk all together mahalle çocukları, tabii ben elebaşı. Bizi peşine takar cızrap cızrap yürütür, Vişnezade Parkı'nın Orta Çam dediğimiz mahalline gelince durdururdu. Orada sahne alır, çalıp söylemeye başlardık. Orkestrasyon muhteşemdi. Ben mesela fevkalade gitar tıngırdatırdım dilimle. Piyano çalanımız vardı yine haliyle dil damak sesleriyle, borucular eller boru şeklinde sesler zurna. Behzat Abi, aradan çok geçmeden Beyaz Kelebekler'i kurmuştu. Yine aradan çok geçmemişti haberleri geldi bir gün, kazaen ölmüşlerdi turne yollarında.
Ali İhsan Abi çok ünlü santrafordu. Beşiktaş'ın allah için çok yakışıklı, melez çikolata renkli, Arap Ali İhsan'ıydı. Bütün mahalle çocuklarına ama en çok bana sahip çıkardı. Ensesinden inmezdim, ilk okul zamanlarımın ilk yıllarında özel binek aracımdı sanki. Abiliğin her hakkını verir, kollar sahiplenir gözetir, yanlışımı yakaladı mı saçımı çekerdi.
Abicilik yıllar içinde gelişti. Lise yıllarımda muhallebici abiler çıktı meydana, ki aynen o sıralarda aklı ben kadar evvel olanlar muhallebicilerden el etek çektiydik. Tavuklu pilav tavuk göğsü arası, misafir ol gel bana hocam seni bir üflesin muhabbetleri yapılıyordu. Adnan'cıların ayak sesleriydi onlar, Fethullah'çıların davul zurna çalmalarıydı. Kuyruğunu kıstıranlara vaadedilen bol paralı tarikat kardeşlikleri din kardeşlikleriydi. Değişik yoldan çıkarma görevleri olan beyin tımarcılarına abi denmeye başlanmıştı.
Çoook sonradır izmlerin bokunu çıkaran kadirİzm'in Kadir Abi'si... Hazır bok demiş bulunmuşken, ihtilallerle gelip yerleşik düzene geçiş yapan bokunu yediren abiler... Yavaş yavaş gelişen ağır abiciliğe ithafen kurtları ulutan filmci gabilerden esinlenerek oluşan mabiler...
Adı tavuk, tavuk yemi ve yumurtayla anılan maliye bakanı Kemal Abi'miz...
Say say bitmeze son vermek gerekirse eğer, zınk diye Dink'i vuran veleti sahiplenen abiler, o abilerin abileri, abilerinin abilerinin abileri...
Tayyip abim evde mi evde mi?
5 Comments:
Bir keresin de Babama sormustum.Sizin de Agbileriniz varmiydi diye o da Albüm den bir kac resim göstermis bir iki de ani yapistirmisti resmin üzerine.O gün den sonra bir baska gözle görmüstüm agbilerimi...
Insallah genc nesil babalarina annelerine sorup da okusular bu kisa yaziyi.O zaman ic cekip de neden bizim de agbilerimiz yoktur diye ic cekeceklerdir.Sag olasin Oya abla iyiki agbileri anlatmissin.
By ERDIL, at 3 Şubat 2007 17:13
Sevgili Erdil Bey, keşke gerçek ağabey niteliğinde birileri olsa yine, mahalle dizileri dışında demek istiyorum! Abilerden korkar, ürker olduk artık.
By Oya Kayacan, at 4 Şubat 2007 10:31
Ben de arkadasimla mahalleyi karistirirdim. Abi falan da tanimazdik, herhalde abiler de sekil degistirmeye basladigindan olacak... Yazin raki sofrasinda eskileri anarken, nereye geldigini düsündük ülkenin...dün de olayla ilgili tüm yazilari gönderdi, okudum. Abiler her tarafta kol geziyor! Bakalim daha hangi kavramlar da mutasyona ugrayacak?
By tata, at 4 Şubat 2007 11:04
Her şeye rağmen suyun üstünde kalmamız gerek Tata. Üzüldüğüm nokta gençlerin duyarsızlığı, bilinçsizliği. Yeni alemler kuruldu sırf bu bilinçsizlik yerleşsin, dünya külliyen mutasyona uğrasın diye. Guru sektörleri nasıl da gelişiyor bak. Kimlik yok, kişilik yok, umursamak yok, dert etmek yok, akıl etmek yok, aile kavramı yok, kendinden başka kimseye faydan yok... Bir de kimlik satıcıları var, onlar da malum. Burası Yeni Dünya. Kahretsin.
By Oya Kayacan, at 5 Şubat 2007 11:00
Sevgili Oya, burasi yeni dünya degil, eski dünya!!!Tüm pisligi ile yok olmaya mahkum bir sistem...en azindan insanca, adilce, sevgiyle yasamaya calisan insanlar adina.
Sevgiler
By tata, at 5 Şubat 2007 14:22
Yorum Gönder
<< Home