Kedili Mutfaklar

Salı, Mayıs 29, 2007

Güllü kavun likörü, buyur buradan iç




Pembe pembe, misler gibi kokan bülbül yuvası güllerinden üç tanecik alıverdim Annem Selma'nın gül torbasından. Aile gülcümüz Kuzen Ahmet getirmiş yine. Yediğimiz içtiğimiz gülleri o yetiştirir sağolsun.

Bülbül yuvası bizim okka gülü diye bildiğimiz gül aslında. Okka okka diye tutturmuş gidiyoruz. Oysa okka gülü sakız beyazı, az kokulu ve çok nadir bulunan bir gül. Reçeli de şerbeti de şeffaf sakız rengi olur. Artık nadiren gözümüze çarpan eski köşklerden birinin bahçesinde rastlarsanız rastlarsınız ancak.


Üç gülümü değerlendirmem pek kolay olmadı doğrusu. Miktarı reçele şerbete yeterli değil. Eh bari kokusundan faydalanalım! Kavun dolduralım mesela?

Kavunun tepesine kapak açalım, içini boşaltalım. Üç güle üç kaşık şeker katalım, kavunun içine koyalım. Kapağını kapatarak sıkıca streçledik mi kavunu, işin şimdilik bölümü bitiyor. Dolaba girip duracak orada, diyelim bir gün, arada aklınıza gelince çıkarıp sallayacaksınız o kadar.

Bir gün sonra iyice sönmüş oluyor yapraklar. Ben kavun boşluğunu dolduracak kadar votka ekleyip bir gün daha bıraktım dolapta. Ertesi gün, kavunun içinden çıkan gül yapraklı kavun suyunu ve kavunun içinden sıyırdığım parçaları tel süzgeçten ezerek geçirdim. Şişeye doldururken yine süzerek doldurdum ve üzerine yarım litre votka ilave ettim. Atın artık derin dondurucuya.

İkram ederken bulduğum herhangi bir gül yaprağını kullanacağım buzzz gibi votka kadehlerimde.

Elittt bir lezzet.

Kavunun içinde kalan kavunu yedim.

11 Comments:

  • Ya Oya' cım, şimdi benim ufaklık gördü yazını. İnceledi, bu ne, ya bu ne? diye sordu. Sonra şu yorumu yaptı.

    Ayıp!

    Ben de katılıyorum ona. Vallahi ayıp oluyor! Nasıl oluyor da kavun, votka ve gül birleştiriliyor? Tadı kim bilir ne güzel oluyor. Benim boğazım yutkunmaktan ağrıyor :-)

    Sevgiler canım, afiyet olsun.

    By Blogger Çiğdem, at 31 Mayıs 2007 17:48  

  • Ruhumu teslim etmeme az kaldı!

    By Blogger Ezgi, at 31 Mayıs 2007 22:01  

  • Herhalde muhteşem bir içki oldu.Yani baştan okurken ooööffşş...diye bir şapırtı sesi çıkardım.İş yerimdeyim iyiki kimse duymadı yani:))

    By Blogger Nenoni, at 1 Haziran 2007 08:33  

  • Ufaklık içmeleri pek sevecek gibi duruyor. Ben ona daha çooook ayıp şeyler öğretirim.

    Kolayca yapıver işte Çiğdem, yemek sonraları pek iyi gidiyor. Ağrıyı kesmek için yani.
    ----------
    Ezgiii, katil olmam olamam. Bunun seri imalatına mı geçsem?
    ----------
    Nenoni'ciğim tadı gerçekten denemeye değecek bir likörümsü çıktı ortaya. Ben eskiden tatlı içki pek sevmezdim. Kendi imalatlarım sayesinde yemek üstü keyifleri yapmaya bayılır oldum.

    By Blogger Oya Kayacan, at 1 Haziran 2007 09:57  

  • Annoya! Hayran kalmamak elde değil: anlatışınıza, hayal güzünüze, el emeğinize, kombinasyonlarınıza!:)
    Tatlı içki sevmeyen ben, sırf o kadar güzel anlattınız diye çilekli votkanızdan yapıp içtim! Şimdi bir de kavunlu-güllü votka mı yapacağım???
    Kimsecik'e, Cancan'a, diğer kedilere ve köpeklere ve size sevgiler...

    (Ben Kimsecik'le Cancan'ı özledim ama:) )

    By Blogger laedrim, at 1 Haziran 2007 11:43  

  • Genclik'de Arjantini biliyordumda,Cicek pazarindan,kavun; üste üstelik,Guul yapraklari.Icine de bir de Garbocow .
    Uyy ne diyeyim.Anno kardesim.
    Saygilarimla.

    By Blogger ERDIL, at 1 Haziran 2007 11:49  

  • olsa da icsem ;)

    By Blogger Sanem, at 1 Haziran 2007 19:09  

  • Sevgili Meral, uğraştım adını Türkçeleştirmek için ama nafile, hoş olmuyor. Latince ne güzel bir dil yahu...
    Tabii yap ya bu güzelim güllü kavunlu votkayı. Şekerini daha az koy hatta. Daha daha gül koksun. Bana tadı kavun, kokusu gül etkisi yapıyor.
    Kimsecik ve Cancan hemen aşağıdaki tel tel pilavın içine sızmışlardı bir şekilde. Oradan öpüyorlar seni.
    ----------
    Her şeyi birbirine karıştırdım, sonra aşağı yukarı çözdüm ama Gorbacow dediğiniz nedir anlayamadım Erdil Bey'ciğim. Yine de gençlik dediniz ya, akan sularım durdu.
    ----------
    Ama Sanemmmm, yapsana sen de. Benim kadar şipşak tarifçi nereden bulacaksın? Alt tarafı bir kavuncuk, üç gülü de bulursan bir yerde, iş bitmiştir.

    By Blogger Oya Kayacan, at 2 Haziran 2007 09:52  

  • UFFF yaaaaaa! Bu nasıl bir tatdır?
    Tatmadım billâki ama nasıl içim gitti... Bu kadar mı imrendilir insan... Ne yazsan ne yapsan ne güzel geliyor bana Annoya! Ne güzel de dokunmuşsun yaralarımza incitmeden... eski köşklerin bahçelerinde kalan güller... Aklıma o yitip giden köşklerin bahçelerindeki yok edilememiş ağaçlar geldi aklıma... Sorsak onlara nasıl anlatırlar bize kimbilir eskileri... Vardır ya görürüm ara sıra gökdelenlerin yanında asırlık ağaçlar... Güllü kavun likörünü de bilirler değil mi:)

    By Blogger Şirin, at 2 Haziran 2007 13:45  

  • Bilmezler belki Şirin'im ama beni tanıyorlarsa umarlar benden böyle bir tat çıkabileceğini. Yoksa, yoksa o zamanlarda da yapılıyor muydu güllü kavun likörü? Yoksa bu benim bilmemkaçıncı hayatım mı? Mı acaba 8~))

    By Blogger Oya Kayacan, at 2 Haziran 2007 15:49  

  • ya iyiki yolladiniz bu linkleri bana gozum gonlum ve ufkum acildi:)

    By Blogger beste, at 16 Ekim 2009 11:38  

Yorum Gönder

<< Home