Kedili Mutfaklar

Cuma, Haziran 22, 2007

Ihlamur çiçeği ile patatesli somon lüksü...

Ihlamur hor görülüyor. Ihlamura, hastaya içirelim yeter, muamelesi çekiliyor. Ya, "Yaaa ıhlamur mu, ı ıııııııh," deniyor, ya da ıhlamur sadece derde kedere deva, işte o kadar gibi yapılıyor. http://www.ntvmsnbc.com/news/358800.asp

Ben ıhlamura hastayım. İçimine değil pek de, ağacına çiçeğine. Aygın baygın kokarak insanı narkozlamasına. Yemesine. Sarı beyazımsı çiçeklerinin ballı gibi tadı, malûm yenilebilir çiçeklerin önünde geliyor. Buna rağmen pek rağbet görmüyor.

Bizim yakanın ıhlamurları, Avrupa'dan Asya istikametine köprüden çıkıp sağdan ilk sapağa inerken belli eder kendini. Bir oooooh dedirtir, bir bayıltır zevkten, bir söyletir... Ihlamurlu şarkı bilinmese de kafadan, önce yazdırır besteletir, sonra söyletir.
Ihlamuru yemeklerde kullanan nadir insanlardanım galiba. İlle de patatesle çok yakıştırırım. sütlü püre içinde, limonlu patates salatasında, etli patatesli haşlama yemeklerinde... Sütlü tatlılarda kullanınca da değerli katkısı inkar edilemeyecek kadar büyüktür.
Son Mine'si seferi ganimetlerimden ağacından toplanmış ıhlamur çiçekleriyle, somonlu ve patatesli bir yemek çıktı ortaya. Lüks bir yemek oldu!
(Çiçekleri taze saklamak için kağıt mutfak havlularına sarıp poşetleyerek buzdolabında bekletiyorum. Kış için dondurucuda tutun, tazeliğini korur.)
Enine veya boyuna kalın dilimlere bölünmüş üç patates..., üç beş karanfil..., taze çekilen karabiber..., tuz..., biraz sızma..., bir bardak beyaz şarapla yarım bardak kadar su ve ıhlamur çiçekleri birlikte; patates dilimleri biraz yumuşayana kadar haşlanacak. Bu süreyi tava veya tencerenizin tepesine sıkıca folyo örterek çabuklaştırır, üstelik ıhlamur kokusunun sıvışıp gitmesini engellemiş olursunuz.
Somon parçaları tuz, yine taze çekilen karabiber ve taze rendelenen muskatla hafifçe okşanarak patateslere ilave edilecek. Limon dilimleriyle süsleyip, biraz da limon sıkarak, tekrar folyolanıp pişecek.
Kısacık bir zamanda, kral sofralarına layık bir yemeğim oldu.
Koklamaya kıyamıyorum.
Kullandığınız şarap soğutuldu mu?
Her lüksünüz tamam mı?
Tabakta bir şey kalmadı, limonları, çiçekleri silip süpürdünüz mü?
Karanfiller hariç.

9 Comments:

  • ben de ıhlamura bayılanlardanım. gecen gün yürürken baygin bir koku aldım, kafamı kaldırıp baktım ki iki ihlamr ağacı var yanyana.dün dayanamayip bir kaç çicek kopardım ben de.yılın bu zamanlarını "ıhlamur zamanı" anarım, İstanbul'da olsam Emirgan'da çınaraltındaki ıhlamur ağaçlarının altında güzel bir çay içerdim şimdi. (mehtap kafeterya'da)
    Neyse ki, burda da varmış ıhlamur, hem de burnumun dibinde. Bir de Defnecigimin diş çıkarma çilesine derman olabilseydi ne güzel olurdu.
    Yenebileceğini hiç düşünmemiştim nedense,afiyet olsun ;)

    By Blogger Isil Simsek, at 22 Haziran 2007 13:44  

  • Sevgili Oya,
    sizin "mutfağı daha daha yaratılası bir yer kılan esneklikleri"nize bayılıyorum :)

    Bu arada, Maya bebeğinizi de tebrik ederim. Artık *benim* Maya'm, *senin* Maya'n, *onun* Maya'sı, şeklinde ayırdedeceğiz Maya'cıklarımızı :))
    Sevgiler,
    Papatya

    By Blogger Papatya, at 22 Haziran 2007 14:47  

  • Sevgili dost yazini okudukdan sonra balkonumdan asagi baktim.Tam tamina 37 ihlamur agaci saydim.
    Aksam gün batimi havada yayilan o güzel koku yasanmaya deger.
    Tarif icin kalemine ve maharetine hayraniz.
    Sayglar.

    By Blogger ERDIL, at 22 Haziran 2007 15:50  

  • İstanbul'da, ıhlamur ağaçlarıyla komşu olan mutlu azınlıktanım.
    Evimizin arkasında kalan koruda her yıl bu zamanlarda çiçeklenen ıhlamur ağaçları akşamları bizi sokağımızın taaa başında kokusuyla kucaklar. Ihlamuru çok severek içerim ama yemekte denemeyi hiç düşünmemiştim.
    Fikrinize, ellerinize sağlık!..
    Sevgilerimle,
    Leyla

    By Anonymous Adsız, at 22 Haziran 2007 17:48  

  • Işıl'cığım, nerelerdesin? Defnecik ve Bibik? Diş çıkarma sıkıntıları için eskiden anasonlu çay verirlerdi bebeklere. Şimdi değişik şeyler vardır herhalde. Emirgan'a senin yerine gidip otururum hafta içinde, benim de canım çekiyor çınaraltı çaylarını.
    ----------
    Maya son yılların adı oldu kızlar arasında. Etrafımızda boy boy Maya var. Onun Maya'sı 'the juniorist' Maya oldu. Senin Maya senior bu durumda değil mi 8~) Bebeklerimize sevgi ve sağlık dolu ömürler diliyorum hep. Allah yardımcıları olsun, yaşamak zor iş.
    Mutfak hallerimi sevmene çok seviniyoruuuuum ve öpüyorum sizi analı kızlı!
    ----------
    Erdil Bey, desenize orası neredeyse bir ıhlamur ormanı. Vallahi o güzelim kokularla yaşadığınız için çok mutlu olmalısınız. Akşama bir de ıhlamur lezzetli yemek yapsanız, balkonda ıhlamur kokuları eşliğinde yerken bana da bir kadeh kaldırsanız, sağlığımıza...
    ----------
    Leyla'cığım, İstanbul ıhlamurdan yana şanslı bir şehir ama bak, biri Londra diğeri Berlin çıkışlı iki haberde de bol bol ıhlamur ağacı ve kokusu var.
    İçmenin yanı sıra artık yersin belki de, hiç olmazsa yemeklere lezzetini salacak şekilde, baharat gibi kullanabilirsin.

    By Blogger Oya Kayacan, at 23 Haziran 2007 10:10  

  • Ankara'da iğde kokusu bitti derken ıhlamurlar açınca kulaklarınızı çınlattım. Mismis kokuyorlar gerçekten.

    By Blogger Boncukçu, at 25 Haziran 2007 08:28  

  • Ankara'da iğde kokusu bitti derken ıhlamurlar açınca kulaklarınızı çınlattım. Mismis kokuyorlar gerçekten.

    By Blogger Boncukçu, at 25 Haziran 2007 08:28  

  • Bloguma bıraktığınız yorum sayesinde ben de sizin blogunuzu keşfettim. Yazdıklarınıza bayıldım. Sık sık uğrayacağım.

    By Anonymous Adsız, at 25 Haziran 2007 16:39  

  • Ya yaaa sevgili boncukçu, senle iğde ve ıhlamur yazışması yapmıştık. O ikisi var ya, ölüyü diriltir vallahi 8~]
    ----------
    Merhaba sevgili Cenk, senden ders almak gerek. Gerçekten olağanüstü bir yerin var. Bir de seni kendime yakın buldum galiba. Yemek derken köpek de var, ağaç da var... Hayat var, hayat. Benden kurtulamazsın artık!

    By Blogger Oya Kayacan, at 25 Haziran 2007 23:07  

Yorum Gönder

<< Home