Kedili Mutfaklar

Pazar, Ağustos 17, 2008

Ahmed-i ne zat?

İçinden iki günlük Ahmedinejad çilesi geçen hafta bitti.

Ziyaret, Ankara mecralı tepe yönetim ve İstanbul yerel yönetiminden iki takke daha düşürdü, keller daha da barizleşti.

Takke bir... Başkent Ankara’nın, Merkez Bankası’ndan sonra başkentliğinin de İstanbul’a taşınmasının provası gibiydi. Böylece, Anıtkabir ziyaretlerine yan çizmece oyunları kolaylaşacak, yan çizenler de ödüllendirilerek saraylarda ağırlanacaktı.

Takke iki... İstanbul’un 2012 Olimpiyatlarına hazırlanan dev dünya kenti olmasından dem vuranlar için iyi bir gösteri oldu. Olur da olursak eğer, kırk gün kırk gece sürmesini önerebilirim sadece, trafiğe rağmen anca varırız...

Pansuman

Bir toplantı sonucunda, toplanan iki cumhurbaşkanı 2009 yılının İran-Türkiye Ortak Kültür Yılı olduğunu ilan etmişler.

11 Comments:

  • İstanbul İstanbu olalı böyle zulüm görmedi Annoyacığım!
    Tüm insanların yok sayıldığı insanlık dışı uyulamalarla nasıl diplomasi oluyorsa... Ya hu bu adamlar nasıl başımıza geçip bizi yönetiyor. ben anlayabilimiş değilim. Çok mu safım ne?
    Saflığım bir yana ama çok ama çok kızgınım ben artık bunlara...Allah kurtarsın tez zamanda başımızdan diyorum... Amin diyorum hemen...

    By Blogger Şirin, at 18 Ağustos 2008 14:41  

  • Takkeler düşe düşe, ya saçı olmayanlar veya olanı da gösterme yasaklılar kaldı/kalacak memlekette Oyacığım. Ben derim ki kalan üç beş saç telimizin kıymetini bilelim, iyi bakalım ki gürleşsin saçlarımız "inşallah" !
    Yoksa evimizin giriş kapısı da çıkışa-ulaşıma kapatılacak bu gidişle mazallah...

    By Blogger dgül, at 18 Ağustos 2008 16:02  

  • Atatürk
    2ün huzuruna çıkmak zorunda değil adam belki ama, ziyaret ettiği ülkeye saygı duymak zorundaydı en azından.

    Bize saygı duymayana biz neden duyalım ki?

    En azından onu milleti başa seçerek getirdi, şimdilerde bir insanlık suçlusunu ağırlıyoruz. El Beşir 'i !

    By Blogger Aslı Cin, at 18 Ağustos 2008 20:19  

  • Evet çok safız Şirin. Saflığımızdan doğan kızgınlıklar, kırgınlıklar bunlar. Neyse ki, atılan her adımın ardında saf olduğumuzdan dolayı kavrayamadığımız müthiş hinoğluhinlikler olduğunu anlayabilecek kadar da üstün zekalıyız. Bunu farketmeyenler çoğunlukta!!!
    ----------
    Çok yaşa sen Demet, bakıma aldım saçlarımı 8~}
    ----------
    Aslı Cin'ciğim, "ziyeret ettiği ülkeye saygı duymak" Anıtkabir ziyareti ile olurdu. Türkiye'yi tatil amaçlı kullanmak dışında ziyaret eden her resmi devlet görevlisinin yapması gereken bu. Madem resmi değildi ziyaret, neden benim paramla yattı kalktı, korundu? Madem resmi değildi neden ticaret işbirliği, turizm, enerji, nükleer filan konuştu? Vursaydı kendini Çırağan'dan mis gibi Boğaz'ın suyuna, resmiyetsizliğin keyfini çıkarsaydı. Yoksa benim ülkem yetkililerinin İstanbul'u bize zehir etmesinden bu adam sorumlu değil. Bir de özür diledi üstelik!
    İkincisi Sultanahmet showunu engelleyebilirdi. O sırada neredeyse "Buyurun beyler yakın bir camide Cuma eda edelim," deseydi keşke. Minarelerde keskin nişancılarla kılınan namaz ne kadar namazsa..., bana fena halde "minareler süngümüz..." deyişini de hatırlattı. Türkiye'mizin dünya fotoğrafı tekbir getirerek Ahmed-i ne zat arkasındaki el etek öpen ürkünç kalabalığa dönüştü. Oysa bir Ortaköy Camii, günlük yaşayan kalabalığı ile birlikte dünyaya verebileceğimiz en güzel fotoğraf olurdu.
    "İnsanlık suçlusu ağırlıyoruz," demişsin. Haydi neyse, diyorum, söz konusu Afrika, ziyaret bireysel değil.

    By Blogger Oya Kayacan, at 19 Ağustos 2008 10:13  

  • Ben en çok camide sevgi gösterisinde bulunanlara takıldım.

    Ne yaparsın "toplumlar hakedildikleri şekilde yönetilirler"

    Hakediyoruz demek ki...

    By Blogger Hülya, at 19 Ağustos 2008 11:34  

  • Yorumun bile yorum içind ebaşlı başına yazı olmuş Annoya=)
    Ders okur gibi okuyorum inan. Saptamalarına katılmamk mümkün değil. Anıtkabir ziyareti konusunda çok doğrusun. Bir ülkeye gidyorsan değerlerine saygı duyacaksın!Ama bu ülkenin başındakiler değerlerimizi yok sayarlarsa Ahmedi abimize neden kızayım walla. Ortaköy resmi çok güzel olurdu... Çok insancıl... Buram buram İstanbul ve insan kokan... Düşünüyorum yanındaki diğeribadethanelerle ne güzel bir örnektir... ama amaç güzel resimlerle insalığa ışık yakmak değil ki... Biz beynizmdeki ütopyalarla yaşamaya devam edelim.. Onlar dünyayı daha nasıl çok kana bularız hesapları yapıyorlar...

    By Blogger Şirin, at 19 Ağustos 2008 12:10  

  • ne güzel yazmışsın Oya.
    Bir ağırlama da bugün vardı ki varlığı bile midemi kabarttı.

    By Blogger Cakil's Mom!, at 19 Ağustos 2008 17:01  

  • Bu yorum yazar tarafından silindi.

    By Blogger Aslı Cin, at 19 Ağustos 2008 20:09  

  • Anlatamadım sanırım. Yazılarımı okuyanlar az çok bilir, ben de gidişatı eleştiririm. Ben de tüm bunları saçma, yapmacık ve taraflı buluyorum. Ancak insanları zorlamayı demokrasiye aykırı buluyorum. Demokrasi dersi verdiğimiz ülkelerin başkanlarına öyle mi banane diyerek omuz silkerek gelmeyin o zaman diyemeyiz ki. Ziyaret etmiyorlarsa bu oların saygısız oluşundandır.Bu sebeple ziyaret etmeye zorlanamaz belki ama bir ülkenin başbakanı olarak yeri sebebiyle saygılı olmalıydı dedim.Bence tüm yapılanlar saygısızcaydı.

    Demokrasi adına sığınarak ülkemizin vatandaşları her istediğini yapamaz, kurallar ve kanunlar vardıruymamız gereken, ama vatandaşımız olmayan birini zorlayabilir miyiz. Nihayetinde zorlayamadık da zaten.

    Böyle bir konuda açıklama yazmak zorunda kaldığım için bile üzgünüm.

    Yazdığım yorumu sildim detaylı açıklayarak tekrar yazıyorum ki bu sefer anlatabileyim, sanırım yorumumu aceleye getirdim.

    Her neyse Annoya, aynı bakış açısında farklı noktalara takıldık belki de, bir gün olur ya farklı fikirlerde de olsak senin pansumanlarını okumayı seviyorum :)

    By Blogger Aslı Cin, at 20 Ağustos 2008 08:53  

  • Oya' cım dün gazetede haber vardı, bilmem kim evinde perdeleri açık oturuyormuş, çıplak dolaşıyormuş, komşular şikayetçiymiş.

    Haberden çok yorumlara takıldım. Biri diyor ki: Perde evin namusudur, hava kararırken perdelerimi kapatırım...

    Aynı kafa, başörtü kadının namusudur diye düşünen kafa işte.
    Oysa namuslu insan komşusunun evini dikizler mi? Saçtan tahrik olur mu? Namussuzluk kimde?

    Yıllardır evimde kalın perde olmadı. Hiç bir komşumu da evimi gözlerken görmedim.

    Mahalle baskısı olmazmış, Türkiye İran olmazmış, bu ülkede şeriat tehlikesi yokmuş... Hah... külahım bitti, pabucuma anlatsınlar.

    By Blogger Çiğdem, at 20 Ağustos 2008 09:09  

  • Sevgili Aslı Cin, tabii ki duyarlılıklarımız aynı. Hele aynı konuda yazdığın yazıyı okuyunca, öyle keyiflendim ki anlatamam. Yine de Anıtkabir sıkıntımı hafifletemiyorum. İran'a ayak basar basmaz kafalarını bağlayan, yoksa zorla bağlatılan gazeteci arkadaşlarımı düşündükçe hele. İşte burada "zorlayamadık zaten" diyemiyorum ben. Ülkenin yönetimi neyi gerektiriyorsa yapılır diyorum..., ve de yönetimimizdeki boşlukların altında başka işler arıyorum. Ciddi ciddi Osmanlı Başkenti İstanbul'a öykünüyoruz gibime geliyor. Sarayların Başbakanlığa verilmesi (TBMM’nindir), Başbakanlık ofisinin İstanbul'a yerleştirilmesi, devlet bankalarının özelleştirilip/yabancılaştırılıp İstanbul’a gelmeleri vs. hep plan program dahilinde. Ankara’yla içi koflaşıncaya kadar uğraşıp Atatürk’ü de başlarından savacaklar, naçizane düşüncem esas hedef budur.
    ----------
    Çiğdem'ciğim perde merde derken camlara kepenk kapatmamız da gerekebilir. Ya da eski kafesler hani. Artık kalmadılar ya, eskiden pek de hoşuma giderlerdi. Onların plastiklerini ilk çıkaran parsayı toplar.

    By Blogger Oya Kayacan, at 20 Ağustos 2008 09:56  

Yorum Gönder

<< Home