Yetiş ey mutfak yetiş imdadeee...
Memleketin halleri vicdan sızlata sızlata yol alırken, özelimde de karartmalar vazgeçilmez oluyor. En basitinden, Neco'nun dulu ve yetimi, sulu sepken sunucu eşliğinde program yapıyorsa mesela daralıyorum. Bakmamakla kurtulamıyorsun, haber almaya Habertürk izlemek yetiyor, dakka bir sokuyorlar VTR'yi* gözüne gözüne.
Madalya vermeli Neco'ya, hani bunca yıl nasıl dayandıysa diye bu baayanlara.
Sayın hanımefendinin haşemasıyla Ege sularını şenlendiriyor olması yalanlansa da, havantopu ucundaki Selimiye ürkütse de, ölüm küçücük Konyalı kızları sabah namazında yakalasa da...; olsun varsın!
Pamukoğlu Paşa'nın parti kurması kadar komik, iktidara geleceğini söylemesi kadar kahkahamı körükleyen acıklı durumlar yaşıyor olmam da sorunum olmaktan çıkıyor. Ankaralı bebeciklerin doğmaktan gayri bir katkıda bulunmadıkları dünyaya vedalarını da unutuyorum varsayın.
Var mı yok mu çipuram. Bir çipura nelere kadir. Buharda pişirince hele, Kedili Mutfaklar'da bu güne özel bir tarifle...
Defne yaprakları, biberiye dalları, deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber; incecikten rendelenmiş bir koca diş sarmısak ve zencefil. Bir misket limonu; yarısının suyu, yarısının da tamamı. Sızması. Patates. Zencefilden ayrıca küçük parçalar, tadını artırmak için. Suyunu koyuyoruz buharlaşsın da çipuramızı pişirsin diye, kapatıyoruz kapağını.
Çok sürmez pişmesi. Küçük taze patatesleri kontrol edin, pişme süresi balığa da yeterli oluyor.
Çipura piştikten sonra sosu biraz daha kaynatarak yoğunlaştırmalı. Açtınızsa, içine beyaz şaraptan katmayı unutmamalı. Balığın tadına bakmadan yapacağınız ilk iş şu sosa ekmek bandırmak.
Sonra usul usul başlarsınız yemeye.
Yetiş ey mutfak yetiş imdadeeee...
... veya bir başkadır benim memleketim.
Artık dünya ahvâline girmeyelim.
Madalya vermeli Neco'ya, hani bunca yıl nasıl dayandıysa diye bu baayanlara.
Sayın hanımefendinin haşemasıyla Ege sularını şenlendiriyor olması yalanlansa da, havantopu ucundaki Selimiye ürkütse de, ölüm küçücük Konyalı kızları sabah namazında yakalasa da...; olsun varsın!
Pamukoğlu Paşa'nın parti kurması kadar komik, iktidara geleceğini söylemesi kadar kahkahamı körükleyen acıklı durumlar yaşıyor olmam da sorunum olmaktan çıkıyor. Ankaralı bebeciklerin doğmaktan gayri bir katkıda bulunmadıkları dünyaya vedalarını da unutuyorum varsayın.
Var mı yok mu çipuram. Bir çipura nelere kadir. Buharda pişirince hele, Kedili Mutfaklar'da bu güne özel bir tarifle...
Defne yaprakları, biberiye dalları, deniz tuzu, taze çekilmiş karabiber; incecikten rendelenmiş bir koca diş sarmısak ve zencefil. Bir misket limonu; yarısının suyu, yarısının da tamamı. Sızması. Patates. Zencefilden ayrıca küçük parçalar, tadını artırmak için. Suyunu koyuyoruz buharlaşsın da çipuramızı pişirsin diye, kapatıyoruz kapağını.
Çok sürmez pişmesi. Küçük taze patatesleri kontrol edin, pişme süresi balığa da yeterli oluyor.
Çipura piştikten sonra sosu biraz daha kaynatarak yoğunlaştırmalı. Açtınızsa, içine beyaz şaraptan katmayı unutmamalı. Balığın tadına bakmadan yapacağınız ilk iş şu sosa ekmek bandırmak.
Sonra usul usul başlarsınız yemeye.
Yetiş ey mutfak yetiş imdadeeee...
... veya bir başkadır benim memleketim.
Artık dünya ahvâline girmeyelim.
10 Comments:
Oya ablacım nede güzel yapmışsın çipurayı. zaten güzelmiş daha güzel olmuş. hele de buharda pişmişi. Aslında üstüne bir kaç halka soğanda fena olmazdı :) ellerine sağlık.
By dyt.kelebekdiyeti, at 9 Ağustos 2008 22:23
Çipura güzeel,fotoğraf güzeel... ama gelecek de o kadar güzel olacak mı emin değilim.
Duyarsızlıklar,menfaatçilikler yerleşmişse vatandaşımın yüreğine
:(
By Hülya, at 10 Ağustos 2008 00:04
Lezzetli oldu gerçekten Özge'ciğim. Fırın veya ocak üstü buğulama gibi yaparken bazı soğan kullanıyorum. Bol soğanlı, domatesli balık pilakileri de enfes olur. Buharda ve bol zencefilli çipurada soğan aklıma gelmedi nedense.
----------
Uzun zamandır dilime doladığım sözcük "YERSEN". Yemezsen de değişen olmuyor çünkü sevgili Hülya.
By Oya Kayacan, at 10 Ağustos 2008 12:23
Çipura'nın lezzeti giderebildi mi ki tatsızlıkları? Hele bi de üstüne burnumuzun ucuna Gürcistan'ın gözyaşları düşerken?
Ellerine sağlık Oya'cığım.Önce yazı, sonra balık için.
Sevgiyle
By Ece, at 10 Ağustos 2008 15:46
Afiyet olsun.Balık harika yanına bir de beyaz şarap.Ama önce gazeteleri saklayıp tv yi kapalı.Yoksa boğazıma dizilyor herşey.
By Nenoni, at 11 Ağustos 2008 09:30
Bunların üstüne bugünde 9 şehit:(
Mutfakta yetişmiyor artık imdade Oyacan'ım
By Adsız, at 11 Ağustos 2008 14:00
Ece, Nenoni ve Nüket..., merhaba kızlar. Dünyanın acısına yetişmek mümkün değil zaten. Dönüp kendi içimizde yoğrulalım dertlerimizle desek, yine başa çıkılacak gibi değil. Evin en "Dert Öğütücü" mekânı yine de mutfak. Belki de şuuraltımız, kesmek-doğramak-dövmek-kaynatmak vurmak-çalmak-kızdırmak-öldürmek gibi pek insani olmayan hattâ vahşet içeren tabirlerin mutfaktaki safiyane uygulamalarıyla yumuşatıyor bizi ;~}
By Oya Kayacan, at 11 Ağustos 2008 18:06
Hiç böyle düşünmemiştim Oya' cım. Kaç gündür o yüzden mutfaktan çıkmıyormuşum meğer.
:))
By Çiğdem, at 12 Ağustos 2008 16:27
Çok haklısın Annoyacığım, ben de "niye üzülüp sıkıldığım anda hemen bir şeyler gevelediğimin" nedenini bulmuş oldum bu sayede. Giderek daha da güvensiz ve mutsuz hale geliyor bu dünyada yaşamak ve ben giderek kilo almaktayım galiba hem bedenen hem ruhen...
Herşeye rağmen çipuran bir şaheser, yine görüp, yine herşeye rağmen yemek istiyorum!...
Çipuralar yarasın, yüreğin sağlıkla kalsın ki biz senden yansıyan umut ışığımızı hiç yitirmeyelim Oyacığım...
By dgül, at 12 Ağustos 2008 16:54
Çiğdem'ciğim geçenlerde diyordum ya, National Geographic'de ayılar da kesiyor beni mutfağın yanı sıra!
----------
Demet'çiğim, duyarlı insanların işi zor. Yine de her an, ağzımızın -kalan kadar tadı- için şükretmek gerekiyor. Sağlık problemi yaratmıyorsa kiloları da takmamak gerek fazla. Hepimiz afiyette olalım, sen ben o, herkes...
By Oya Kayacan, at 12 Ağustos 2008 18:03
Yorum Gönder
<< Home