Balkabağı mutfağım
Mutfağıma balkabağı gibi bakıyorum. Gözlerimi turuncu bürümüş ve mutluyum. Turuncu mutluluğun rengiymiş çünkü. Duygusal, keyifli, neşeli, iyi ve yapıcı arayışların simgesiymiş. Anlaşıldı işte, 'yüzdüğüm havuzun sağını solunu neden turuncuya boyamışlar' mucizesi. Tevekkeli miymiş içinde keyfe garkoluyor insan kederlerini savıp?
Balkabağının helvacısını, helvacının da rengini koyu turuncu severim; renk skalasında koyuya çaldıkça tatlanıyor lezzetleniyor gibi bir fikre kapılmış gidiyorum çünkü.
İşte o tatlı olacak olan kabaklar fırındayken, kenara ayırdığım iki dilimini ortalarından keserek dörtledim.
Baharatlı deniz tuzum, çekme top biberlerim, taze kekik yaprakçıklarım ve enfes Edremit sızmamla çeşniledim. O da fırının alt katına girdi, üstü açık kızarsın.
Şekli ve boyu posu kabak dilimlerine uyan bir somon parçası dörde ayrıldı. Carrefour'un kendi markası moutarde au basilic (fesleğenli hardal) ile sıvazladım güzelce somonları. Fırındaki kabak dilimleri yumuşayıp kızarıncaya kadar beklediler dolapta. Sonra da kabakların üstüne somon dilimlerini serdim. Yarım greyfrut sıkıldı ve haydi yine fırına.
Balkabağının helvacısını, helvacının da rengini koyu turuncu severim; renk skalasında koyuya çaldıkça tatlanıyor lezzetleniyor gibi bir fikre kapılmış gidiyorum çünkü.
Kabaklarımı önce şeker, muskat dediğimiz hint cevizi rendesi ve karanfille dinlendiriyorum bir iki saat. Şeker eriyip kabağa su koyvertince bir portakalın çentilen kabuğu ve suyu eklenecek.
O haliyle sıkıca folyolanan kabak kabımızı atıyoruz fırına. Uzuuun uzun kalacak orada. Önce 150 derecede sonra dereceyi yükselterek..., ben şimdi desem iki saat inanmayın, siz çöp batırıp ayarlayacaksınız zamanı. Hani ben kıtırdak severim, sizin orada hamur gibisi beğenilir, o bakımdan..., hem de fırın ayarlarımız tutmaz birbirini, bilirim tutmaz.
Pek güzel oldu. Dili dürten, ısıran lezzetleri şekerin tatlısı sarmalıyor. "Ben başkayım, her kabak değilim," diyor açıkça. Bir de nasıl bir pişme şekli olduysa bu, içi yumuşak da dışa doğru sertleşmekte.
Tatlısını yazdık bitti, kabağımızın tuzlusuna geçelim. Uzun pişecek olanı önceye aldım, mutfakta her işin bir sırası vardır, değil mi ama?
İşte o tatlı olacak olan kabaklar fırındayken, kenara ayırdığım iki dilimini ortalarından keserek dörtledim.
Baharatlı deniz tuzum, çekme top biberlerim, taze kekik yaprakçıklarım ve enfes Edremit sızmamla çeşniledim. O da fırının alt katına girdi, üstü açık kızarsın.
Şekli ve boyu posu kabak dilimlerine uyan bir somon parçası dörde ayrıldı. Carrefour'un kendi markası moutarde au basilic (fesleğenli hardal) ile sıvazladım güzelce somonları. Fırındaki kabak dilimleri yumuşayıp kızarıncaya kadar beklediler dolapta. Sonra da kabakların üstüne somon dilimlerini serdim. Yarım greyfrut sıkıldı ve haydi yine fırına.
Muhteşem. Servis tabağında greyfrutun diğer yarısı, dilimlenmiş..., incecik taze soğan süsleri, parmesan.
Bir dilimi appetizer, iki dilimi antre, üç ve dört dilimi doyurucu porsiyona girer. Gourmandise garantilidir. (gourmandise [ˌgʊəmənˈdiːz], a love of and taste for good food)
Balkabağı bol bol lifli, aynı zamanda da One a Day hapı sanki mübarek. İçinde olmayan madensel element yok.
Hepinize turuncu günler diliyorum.
10 Comments:
Tam bir gurme sofrasi olmus bu :) Cok severim kabak tatlisini bir de gocmen usulu vardir sutlu ve pirincli. Bu senin yaptigina biz babaanne usulu derdik :) Tahmin edersin ki annem gocmen. Sansliyim ki iki cesidini tattim.
By ycurl, at 28 Şubat 2010 17:10
offffff... Süper tarifler.... tarif de diyemiyorum. tarif demek çok basit kalıyor annoyam senin lezzetlerine... inan seni okurken tadına varıyorum sanki. bir çok kişide aynı hal oluyordur kesin. yani biraz da işkence gibi oluyor okurken senin tatlarını:)) Ama herhalde en zevkli işkence... Ellerine kollarına ve böyle güzel edebileştiren aklına yüreğine sağlık..
By Şirin, at 28 Şubat 2010 22:50
Curly'ciğim kendime göre bir tarif çıkarırım ben bu sütlü pirinçli kabaktan. Kolay iş değil gibi öyle dursa da. Pirinç ve kabağın pişme sürelerini iyi ayarlamak gerek...
----------
Sadist tarafımı açık etme Şirin'ciğim ;)
By Oya Kayacan, at 1 Mart 2010 11:09
Balkabağı, kışın favori malzemem. Kendimce karanfilli, muskatlı kekini yaparım. Artık somonlusunu da Oya'dan öğrendim der, hava atarım! :)
By Margot, at 1 Mart 2010 11:41
Tarif mutlaka güzeldir ama ben anlatışa bayılıyorum.Sakin sakin sanki ben pişiriyormuşum gibi bazen yazılan cümleler bakınca bende böyle düşünüyorum ama niye bunları yan yana sıralayamıyorum der gibi. Oya Hanım elinize dilinize emeğinize sağlık.İzmirden sevgiler.
By Miskokulu Lezzetler, at 1 Mart 2010 11:58
yine ellerine sağlık annoyam balkabağının tuzlular da kullanılmasına, çorbasına bayılırım, balığa da bayılırım patenti alınası bir tat olmuş bu... cidden merakla deneyeceğim...
sevgiyle kal.
By piano piano bacaksiz, at 1 Mart 2010 13:43
Benim iştah giderek açılmaya başlıyor benden söylemesi, ufaktan ufaktan kapını tırmalamaya gelirsem şaşırma :)
Ellerine sağlık.
By ruhdagı, at 1 Mart 2010 19:01
Margot, sevgili Margot, muskatı doğru kullanan, kullanmayı bilen kadının mutfağından korkma, mutlaka lezzetlidir. Zor malzeme doğrusu.
----------
Mine'ciğim, işte o sakinlik galiba senin işaret ettiğin gibi, bana mutfakta keyif veren ve yeni lezzetlere yönlendiren. Etrafımda telaşa mahal verecek en küçük bir olay olduğunda kopuyorum. Pişirip kurtarıp yetiştirmek gibi hallere gelemiyorum, apışıyorum. Ne yaratıcılığım kalıyor ne de elimin lezzeti. Kendime dair önemli bir hususiyeti (!) de açıklamış oldum böylece %)) İstanbul'dan da sevgiler.
----------
Nerde be yaw Bacaksız'cığım şu yemeklere patent veren müessese? Var walla güvendiğim 'piatto'larım patentletecek...
----------
Senin iştahın yerinde olsun da Ruh'çuğum, gel tırmala ne yapalım ;) Göbeğinden ve yanaklarından öperim.
By Oya Kayacan, at 2 Mart 2010 10:23
başarılı buldum sadece belirteyim de.
lion
By Adsız, at 6 Mart 2010 15:04
Teşekkür ederim Lion.
By Oya Kayacan, at 7 Mart 2010 09:54
Yorum Gönder
<< Home