Kedili Mutfaklar

Pazar, Ocak 31, 2010

Gelişigüzel, yiyişi güzel tuzlu kek


Hay aksi, yaş durumlarından olabilir, fikr'i sabit tesis ediyorum galiba. Bunca yıl üzerine unsal sorumluluklar almamış olan kadın, kalkıp unlu tariflere fiksliyorsa kendini, başka ne demeli?

Az evvel mutfaktan çıkarken söyleniyordum: Var ya, unlu tarifler miligramik ölçülerle yapılırmış diyenler..., gramı şaşarsa feleği şaşarmış diyenler..., ne biliiim unun cinsiyetiyle şekerin cibiliyeti tutmazsa olmazmış diyenler... Diye diye dillerinde tüy bitenler. Tam ne idüğü belirsiz bir unlu karışım yapacağım tuttuğunda, kaş göz oynatıp burnuma ölçüler içeren kağıtlar sokarak hevesimi kaçıranlar. Varlığım mutfaklarınıza armağan olsun.

Öncelikle, her zamanki gibi bilmediğimi yapmaya başlayacağım için mutluyum tabii. "Tuzlu kek olsun mu bu bilinmez?" diye sorguluyorum kendimi. Olsuuuun, cevabını alınca hemen kuru domates çıkarıyorum sızmada durdukları kavanozdan. Sarmısak dişleri ayıklanıyor ve de ünleriyle beni aşan mutfak camı biberiyemle kekiklerimden koparıyorum.

Hokkabazlık mı yaptığım? Sanata aşırı saygımın mutfağıma ektiği üç beş tohum mu?


Mezzaluna/yarımayla kıydım ben veya bıçakla kıyılıyor bunlar. İşten değil. Bir şarkı tutturun yanısıra sevdiğiniz bişey... Biraz yüreğimi karartan şarkılarla mutlu oluyorum bu sıralar. Hacı Arif filan, bakmıyor çeşm-i siyah feryade, yetiş ey gamze yetiş imdade... Hamiyet okuyacak ki, daha yarım saat kafayı toparlayamayacaksın, öyle okur.

Ömer Uluç da daha dün gitmiş, Aşiyan'a yatmış. Biz sanki Ömer'le daha önceki gün Papirüs'te ya da Çiçek'te içmekten sıkılmışız, kalkıp Zincirlikuyu'da Despina'nın gecekondu meyhanesine gidiyoruz. Üç meze, beş kelam, rakı, taş plak, renkti ahenkti, Paris'i Roma'sı...

Zaten takılmışken kafam böylesine Hacıydı Hamiyetti Ömerdi, ellerim şuursuz artık, işler işler işleeer.


Kek yapmaya un gerek en önce, yumurta ve yağ gerek. Çocukkenki gibi şımarıyorum, bana ne gerek sütlü börek... Evde süt yok, bu da börek olmayacak zaten, geçiniz.
Yoğurt koyuyorum ufacık tefecik ve yağsız olanından bir adet. Üç yumurta ve yoğurt kabı kadar sızma. Çırpıyorum. Un, yoğurt kabı beş kere dolup boşalacak kadar, eliyorum. Bııızzzzt aletimin yumurta çırpıcısıyla çırpıyorum; köylü kızı un eliyor, aha böyle aha aha şöyle, yaman olur köylü kızııı... Pakette kalan az una da yazık, ekliyorum.

Koyuca mı oldu hamur biraz, ne beis. Tam da ikinci mini yoğurda gidecekken elim, yetiş ey krema yetiş imdade... Dahiyane bir buluş mu? Accabba mııı? Olmasa da koydum, bir paket kremayı, çırptım gitti bile.
Az daha deha gerek. İki katı yumurta ne der bu işe? Durup duracağıma dolapta ööölece, girer keki şenlendiririm der mi, deeeer. Güzeeelce bir parça beyaz peynir, elim alışmış diye Bahçıvan. Yahu Bahçıvan Kardeşlerim, bir kıvam bir lezzet tutturun artık. Gün aşırı adı değişik bir mal çıkarmakla olmuyor, çıkmış olanların namusunu kollayın, koruyun önce.
Eveeet, yumurtayı ve beyaz peyniri bulamaç içinde çamur etmeden yarımayladığım malzemeyle buluşturup, az biraz kendi çeşnilediğim tuzdan da katıp, iki kırt kırt tane biber çekip...
Sızmaladım iyice bir tepsiyi. Gelişigüzel boşalttım içine malzememi. Sıcak fırına verdim.

Yayıldı kendince tepsiye, kendisine tanınan gelişigüzellik hakkından pek memnun kalmıştı belli.
Haaaa unutmadan, ilk çırpılan yumurta+sızma+yoğurt karışımından ayırmıştım üç beş kaşık. Döktüm üzerine fırına vermeden, biberiye ve kekiklerle de bezedim hafiften.

Bir olaydı dışarı çıkan fırından. Lokmaları kremanın yumuşacığıyla ağızlarda dağıldı. Domates kurularının sızmayla aşkından gelen lezzete, taze biberiyeyle kekik eklendi. Hamurun renklenmesi öyle hoş öyle hoştu ki; katı yumurtanın sarısına bulaşmış domatesin alına biberiye yeşili yanaşmıştı.

Kulağımı Hamiyet'e vermiştim. Gözüm gelişigüzelimdeydi; aklım Ömer'in çok renkli yaşamındaydı, fırçasındaydı...


18 Comments:

  • aten fikrimi sorarsan tuzlular daha makbul benim için.
    Mine özgür

    By Anonymous Adsız, at 31 Ocak 2010 12:08  

  • Hocam boyle gelis guzelelre Can kurban heleki Hamiyeti, Haciyi,Omeri,(Hayam i da ben eklemedne gecemedim)Eslik ederlerse bu lezzete ne can ne yurek ne agiz dayanir.Ellerinize saglik.fikrinize , akliniza saglik.
    Sevgiler
    Sefa

    By Blogger lezzet sefasi, at 31 Ocak 2010 18:00  

  • İçindekiler öyle baştan çıkarıcı ki. Örneğin domates kuruları, biberiyeler, kekikler. Tuzlu olması da bana göre tercih nedeni. Bu tarif yapılacak demektir. Belki benimki bambaşka bir lezzet olarak çıkar ama denemeye değer. Ellerinize sağlık.
    Not:Blog isminize bayıldım bir kedisever olarak. Jane'min selamı var, pati sallıyor size. Sevgiler.

    By Blogger Begonvilli Ev, at 31 Ocak 2010 22:08  

  • Fikrin çok değerlidir Mine'sim. Tuzlular yaparım sana.
    ----------
    Hayyam da hoşgelmiş mutfağıma. Şarap aşkımızı konuşuruz oturup değil mi Sefa'cığım.

    By Blogger Oya Kayacan, at 1 Şubat 2010 09:04  

  • Begonvilli Ev'in sahibi bir denesin bakalım. Ne çıkarsa lezzetli çıkacaktır onun marifetli ellerinden. "Jane haaaa?" diyor Cancan, "gelsin görüşelim!"

    By Blogger Oya Kayacan, at 1 Şubat 2010 09:10  

  • bu canıım blogun izleme tablosu nerede kuzuuuuum

    By Blogger balböcükleri, at 1 Şubat 2010 12:18  

  • Sevgili Annoya, valla su Jane isine cok bozuldum... Annem eve donunce Cancan'i oyle bir anlatti ki, asik oldum, zaten resimlerini gormustum... Ben Jane meyn tanimam ve Cancan'imida kimseye kaptirmam, giderim onlarin evine, hic adetim olamasa da tislar pislar paralarim ona gore....
    Optum Cancan i ve seni Annoyam,
    BACAKSIZ

    By Anonymous Adsız, at 1 Şubat 2010 17:36  

  • Sevgili Serpil, izleme tablosu ne ola ki kuzuuum? Arşivse arşiv orada duruyor aslanlar gibi. Önemli bişeyse şu izleme tablosu öğret bana tamam mı?
    ----------
    Sevgili Bacaksız, son zamanlarda zamparalık gırla gidiyor bende. Bloglardaki kız pisiklere yalanıp duruyorum. Azıtmışım diyor Annoyam. Annen bize geldiğinde isteseydi o zaman beni Allah'ın izni peygamberin kavliylen ;) Ne biliiim bitanem, duygularını açmamıştın ki...

    By Blogger Oya Kayacan, at 1 Şubat 2010 19:12  

  • Oya ablaaaa sana çaya geleyim miii.. Bir tuzlu kek bu kadar mı sıradışı olur, bu kadar mı ye beni der? Offf denecek bişey olmuş bu..

    By Blogger Sibel, at 2 Şubat 2010 14:47  

  • Vay vaaay, sana unlu mamûl beğendirmek zordur be canım. Yıllardır yalanıp duruyorum buralarda poğaçalarındı oydu buydu ;) Attım tuttu Sibel'ciğim. Lezzetlerin birbirini yemediği, her tadın ayrıştırılabildiği katıştırmaları seviyorum ve bu da öyle.

    By Blogger Oya Kayacan, at 2 Şubat 2010 15:07  

  • Ben daha güzelini görmedim ,nasıl doğal bir yaratıcılıktır ,güzelliktir Oya bu.
    Bu saatte bile pişirebilirim de böyle güzel olur mu? bilemem.
    Ellerin dert görmesin.
    Cancan'ı ve seni çok öpüyorum.

    By Blogger cilek, at 5 Şubat 2010 00:51  

  • Oya hanım yine harikalar yaratmışsınız tek kelime ile..ellerinize sağlık..sevgiler.

    By Blogger daimamutfak, at 5 Şubat 2010 16:48  

  • Sen yaparsın da olmaz mı a canım? Ben sadece oynuyorum, sen ciddi ciddi bu işi yapıyorsun ;)) Cancan da sizin taraflara keyifli mırnavlar gönderiyor...
    ----------
    Teşekkür ederim sevgili Neriman.

    By Blogger Oya Kayacan, at 6 Şubat 2010 11:06  

  • Tamam sen ölçüsüz ayarsız yap ama neyi ne kadar koyduğunu işte böyle yaz ki ben de haftaya pazar günü gelecek misafirlerime yaparken acı çekmeyeyim annoyam:)

    By Blogger Feride Nizamettin, at 8 Şubat 2010 15:59  

  • İyi diyosun Pisik! İyi diyosun da, kusurluyum bu konuda hayli. Kimseleri üzmek istemem yoksa ;) Zaten de mutfağımın keyfi bu kusurumdan kaynaklanıyor sanki.

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Şubat 2010 08:39  

  • İyikide gelişigüzel!
    :)
    nefis görünüyor harika birşey olmuş,ellerinize sağlık

    By Blogger Mutfak Havlusu, at 14 Şubat 2010 23:56  

  • Neyse Zeynep'çiğim, sen onaylarsan sınıf geçer bu tuzlu kek. Kekler filen, ustasısın çünkü.

    By Blogger Oya Kayacan, at 15 Şubat 2010 07:41  

  • Katılımınız için teşekkürler. Maksat gönüller bir olsun sayfa tarifle dolsun. Çay bahane.. Gerçek hayatta da bu böyle değilmi ki?
    30 numara ile ekledim bu güzel keki, emeğinize sağlık. Sevgiyle ve Esenkalın...

    By Blogger Hayattan Azıcık, at 19 Şubat 2010 12:41  

Yorum Gönder

<< Home