Kedili Mutfaklar

Pazar, Şubat 07, 2010

Polenta ile kış mutfağımdan

Polenta mısır unu ama irmik misali kalın öğütülmüşü. Polenta, o irmikten yapılan bulamaç yemeğin de adı aynı zamanda. İtalya'nın kuzeyi dağ soğuğuna kestiğinde mutfakların vazgeçilmezi, çok çok tüketileni. Kuzey'in pastası bir nevi, makarna anlamında tabii. Gün ola devran döne, eskilerde fakir mutfaklarına atfedilen, şimdi gourmet sofralarına yerleşen polenta.

Dağılıp gidiyorum bazı. "Kaç yöresinde İtalya'nın, kaç değişik mutfağın polentasını tatmışımdır acaba?" diye ben bana sorunca, sadece polenta mı düşünürüm zannediyorsunuz siz?

Hayli uğraştım kendimi Pievepelago'nun dağlarından kurtarana..., üstümden başımdan karları pofpoflayıp girdiğim barda iki grappa atıp kayaktan dönen sevgilimle buluşana..., kaldığımız evde Modena'nın geleneksel zamponesi yanısıra ocaktan henüz indirilen sıcacık polentayı mideme indirene kadar. Oooh be, iyi geldi.

Polenta bramata ocak üstünde uzun uzun çevirmeyi gerektiren en kaba mısır unu. Hani biz mıhlama yapar kuymak ederiz falan ya on onbeş dakikada mısır unundan, bu öyle değil. İrmik helvası misali döndür ha döndür, vira kuvvet hep aynı yöne. Bir de ağırlaşır ki mübarek..., kırk dakika en azından çevireceksin.

Ahenk meselesi, ah bir de o ahenk meselesi... Mısır ununa mısır katmayı bu meseleden dolayı istedim. Yazdan dondurucuda bekleyen mısırlarımdan ikisini, halâ kullanmaktan vazgeçemediğim teflonlarımdan birinde, azıcık da sızmalayarak tavayı bir iki çevirdim. Aynen profesyonel mısır tanesi ayıranlar gibi bıçakla aldım tanelerini.

Pakette öyle yazdığı için, tam bir litre suyu bolca deniz tuzu ile kaynattım. Polenta bizim usullerde yapılan mısırlı bulamaçların aksine kaynar suya mısır ununu yağmur gibi yağdırarak yapılmaya başlanıyor. Topaklaşmasın diye herhalde ve de sonra hızını alamayıp karıştırmayı sürdürüyorsun. Taa ki, bir litre kaynar suya yağmış 250 gram irmiğimsi tanecikler neredeyse yok olana kadar. Yanısıra da, mısırları kızarttığım tavaya istediğim kadar tereyağı koyup içinde mısır taneciklerini çeviriyorum.

Bulamaç olduğunda, tereyağlı taneciklerin çoğunu içine döküp karıştırdım. Birazını da üst süsü diye ayırdım.

Tabağa henüz şekillenmeden aldığım polenta, parmesan dilimleri ve kendi yaptığım rezene püskülleri turşusu ile yendi.

Öyle böyle değildi.


Şekillenmeden deyince, polenta, çevirmeyi bıraktığımızdan sonra üç beş dakikaya varmadan donup kalıplanmış irmik tatlısı gibi olur. Bu da oldu tabii.
Bu arada dün bitti, yarın oldu. Kalan polenta da Pazar'a brunch oldu. Dilimleyip aldım tavaya. Isıtmak maksadıyla.
Tam o sırada işte, aklıma yine Pievepelago geliyor. Zampone'nin yerini sucuk alıveriyor velhasıl.
Yatak olarak maydanoz ve incecik taze soğan kıyıyorum tabağa.
Örtü olarak yine bolca parmesan çekiyorum.
Yok vallahi olmuyor böyle.
Yemeye doyulmuyor.

Brunch bitti.
Kahve içiyoruz.

13 Comments:

  • Ben geçen hafta altı-üstü polenta olan ıspanaklı lazanya yaptım. Lazanyanın beşameli tahinli falan süper bir tarif bulmuştum onu denemek istedim. Herşey süper oldu ama polentayı sevemedim ben. Çiğ çiğ bir kokusu vardı. Acaba yeteri kadar pişirmedim mi (suyunu çeker çekmez aldım ocaktan zira)?

    By Blogger Nihan, at 7 Şubat 2010 18:50  

  • Oyacan'cım,
    O manyak ne içiyor öyle?
    Süt mü?
    Aynen benim Beyboş valla....Bu kadar olur...
    Mine

    By Anonymous Adsız, at 7 Şubat 2010 18:53  

  • Nihan'cığım, sen sorunun cevabını biliyorsun zaten. Un ve benzeri malzemeler gerek kavurma gerekse polenta gibi bulamaç/çevirme hallerinde uzun süre karıştırılmayı gerektirir. Un çorbası yapmayı kolay zannedersin ama unu kokusunu kaybettiği ana kadar kavurmazsan berbat bir çorba çıkar ortaya.
    Polenta doğru yapılırsa iyi malzeme doğrusu. Üstelik de çok değişik lezzetlere açık. Et balık tavuk, sebze ve değişik aromatik malzeme, neyle istersen birlikte/karışık yaparsın...
    ----------
    Neden manyakmış benim oğlum Mine'si ki? Brunch ettik bitti, kahve içiyoruz dedik ya ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 7 Şubat 2010 19:40  

  • Afiyet olsun.

    By Anonymous Adsız, at 8 Şubat 2010 11:08  

  • Oldu oldu...

    By Blogger Oya Kayacan, at 8 Şubat 2010 15:38  

  • Oya can can can burnunu çıkarsın hele bardağın içinden. Öpelim ıslak burnunun ucundan :)

    By Blogger Pirate/Korsan, at 8 Şubat 2010 20:04  

  • Çıkardım öpsün, diyo ;)

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Şubat 2010 08:25  

  • bi kahve alsam oyası,
    ne güzel anlatmışsın
    polentayı yapasım geldi ...
    de mısırın iri çekilmişini
    nereden bulacağım...

    By Blogger carpediem, at 10 Şubat 2010 10:04  

  • Dilara'cığım, bana İtalya'dan geldi ama buradan http://urun.gittigidiyor.com/MOLINA-RIVA-POLENTA-MISIR-UNU-1-KG_W0QQidZZ13243838
    temin edebilirsin.
    Üstüne de kahveye beklerim.

    By Blogger Oya Kayacan, at 11 Şubat 2010 11:28  

  • merhaba
    rumeliliyiz ve evde bir rumeli mutfağı hakimdir babaannemde,anneme süregelen bizde benzer bir tarif var ''mamalika''deriz aynı kaynayan suya fırınlanmış mısır unu yavaş yavaş katılır oklavamsı bir kalın tahta kaşık ile uzun uzun karıştırılarak koyultulur...tepsiye dökülür tam ortasına küçük bir daire şeklinde pekmez dökülür diğer alana erimiş tereyağı ve kaşkaval(bulgar kaşar peyniri)serpilir ...tepsinin kenarından yani tuzludan başlanır veeeeee en son pekmezli kısmı yani tatlı yenilir...çoook uzun yıllardır yapılmamıştı 2 hafta önce pişiridik afiyetle ...............
    sevgiler

    By Blogger moon, at 12 Şubat 2010 22:05  

  • Acayip bir tarif vallahi Moon'cuğum. Hiç alıştığımız bir tarz değil bu yemeği dıştan başlayıp içe doğru yiyerek aynı tabakta tuzludan tatlıya geçmek. Mükemmel bir akıl, denemek gerek. Teşekkür ederim.

    By Blogger Oya Kayacan, at 13 Şubat 2010 13:06  

  • oya hanım ne hoş oldu gelmeniz...
    birazda ahenk oldu:))))
    rengarenk
    rengahenk
    can baba; datçada geçen 4 yılımın en özel hali, her gün oğlumu okuldan alırken, otobüs durağında ''eski datçaya'' otobüs bekleyen canyücel ve güler yücel ile karşılaşmaktı.çok şanslı sayarım hep kendimi...
    eski datça ve can yücel sokağı fotoğraflarım paylaşılmaya hazır bekliyor...ziyaretin için çook teşekkürler...

    By Blogger moon, at 13 Şubat 2010 15:18  

  • &%^ü~~
    ###?``
    *$[¨¨¨¨||
    \!/
    ;))
    ----------
    Sevgili Moon, Can Baba bizi Kuzguncuk'ta bırakıp Datça'ya göç ettiydi. Kadir'in Yeri'ydi Kuzguncuk'ta mekanı. Hani İsmet Baba'ya komşu olan kahve/kafe vs. olan yer. Yokluğu hep hissedilir doğrusu :(

    By Blogger Oya Kayacan, at 14 Şubat 2010 08:28  

Yorum Gönder

<< Home