Hafta sonu sofralarından
Cumartesi erkeninde aradılar Yeğenim Aycan ve Gelinim Nurci, "Ananeyi Rumeli Kavağı, Kalkancı Kahraman'a götürüyoruz, hadi," diye. İkiletmeden çıktım yola. Kalkan, turbot marine forces halinde bu yıl bizim sularımıza çıkarma yapıyor galiba. Yeniköyden başla Kavak içlerine kadar yer gök yerli kalkandan yıkılıyor.
Eskilerde olduğu gibi dört beş kiloluk iri kıyımlardan değil lakin artık kalkanlar. Kısa zamanda yedi ceddi tükenecekmiş izlenimi veren iki üç kiloluk orta boylarda hepsi.
Büyüyüp lüfer olacak ufaklıklara gösterilen ilgi kalkana da gösterilmeli.
Tadı damağa yapışan hamsili&otlu tava mısır ekmeği ile yenen tandır kalkanın dünde kalması ne felaket, heyhat. Acı acı düşünmedim değil, dürtsem mi acep bir kalkanseveri, düşsek mi yeniden yollara?
Nefis salatalar + kalkan + kazık = balından yenmiyor zira.
15 Comments:
Oy oy oy, nasıl canım istedi.
Çocukluğumda, hatta ilk gençliğimde bile mütevazı soframıza her cumartesi konuk olan kalkanın şimdi neredeyse havyar bedeliyle yenmesi ne acı değil mi. İnsanoğlu olarak çekirge sürüsünden beteriz, önümüze geleni yokediyoruz. (Bir de uskumru vardı "bir zamanlar maziye bak" şarkısını hatırlatan)
Afiyet olsun Annoya, sefanız olsun...
By Leylak Dalı, at 18 Nisan 2010 14:44
Ben gelsem sizinle?
Kaç yıl oldu Kahraman'a gitmeyeli...
Kızımın doğmasından bir hafta öncesinde de Kahraman'a gidip kalkan yemiştik. Kızım da çok sever kalkanı şimdi. :))
By EKMEKÇİKIZ, at 18 Nisan 2010 14:49
oyaaaa, süper görünüyor. Balık özlediiimm ama benim kocam yemiyor hiç yaa:)
By Pınar Günay, at 18 Nisan 2010 14:49
Afiyet şeker olsun, bu arada!
Demincek heyecandan unuttum demeyi.
:))
By EKMEKÇİKIZ, at 18 Nisan 2010 14:49
Ooooyy oyy yaaa... Dün masamızın ana konusu doğma büyüme Sarıyerli olan Annem Selma ve şimdi nurlardaki Tarabyalı Babacığım Nuri'yle yaşanan kalkan öykülerimizdi. Dediğin gibi, haftada bir yenirdi mevsimi boyunca. Bir tam balık alınır, bakılmazdı kilosuna dört müymüş beş mi. Uskumru dersen hayal gibi geçiyor bazı gözlerimden. Bulduğum yerde çirozuna dalıyorum balıklama! "Mazi kalbimde bir yaradır," sevgili Leylak Dalı.
----------
Vallahi buraya ulaştı heyecan titreşimlerin Ekmekçi Kız ;) Bizim gelin Nurci'mizin de karnı burnunda ya, Melisa bebekimiz de düğmeli balıkı çok sevecek umarım.
----------
Balık yemeyen koca. Aklım almıyor vallahi. Nerede yetişiyor bunlar kuzum Cadı Pınar? Üstelik sen yemene baksana canım, o ne hali varsa görsün. Ciddiyim ben ama ;))
By Oya Kayacan, at 18 Nisan 2010 15:50
ahahaha:) di mi ama, zaten öyle yiyebiliyorum ben de; koyuyorum önüne tavuğu, salatayı, ben girişiyorum deniz hayvanına:) he he...
By Pınar Günay, at 18 Nisan 2010 16:50
eee bir oy oy oyyyyyyy da benden gelsin kalkana! hey yavrum hey yav bu kahraman kavakta bir kaç katlı asma altında kalkan yiyip üstüne ev baklavası yenilen yer mi? linke bakmadan sordum. karnım tok, yoksa ölmüştüm, güvenal da yemek yiyip kemalpaşa tatlısı-peynir alıp devrildik! oyacım, mail yoluyla bana adresini ulaştırırsan sana da kemalpaşa yollayabilirim.
By Handan, at 18 Nisan 2010 18:12
handantay@hotmail.fr
şaşkınlık işte mail adresi bu, onaylama lütfen sana
By Handan, at 18 Nisan 2010 18:41
Oyacan'cım,
Hakkaten her sey nefis gorunuyor yaw...
Karnım açken bakmamalıydım...
By Unknown, at 18 Nisan 2010 19:09
Handan'cığım doğrudur, dediğin yerdir... Kemalpaşa değil ama sizin oto sanayide bir iskenderci vardı hani, üç masa dokuz tabure... Halâ duruyorsa birbuçuk rica etsem. Teşekkür ederim ;))
----------
Mine'si, gideriz a canım...
By Oya Kayacan, at 18 Nisan 2010 20:11
Neredeyse bana iskence etmekten zevk aldigina inanacagim...Bu ne bu...Kokusu burnuma geldi vallahi.
Afiyet bal seker olsun Oyacan.
By Ece, at 18 Nisan 2010 21:07
Oy oyyyy Oya abla yapilir mi bu simdi? En sevdigim sey baliktir ve biz burada somon ve alabalik disinda pek balik secenegine sahip degiliz. Yani okyanus baliklari da lezzetli olmuyor. Bugun uskumru bulup balik ekmek yaptik. Bol roka, domates ve kirmizi sogan. Bizim balik konusunda avuntumuz da bu olsun :) Uzerine ne tatli yediginizi soramiyorum bile :))
By ycurl, at 19 Nisan 2010 06:41
Hayırdır Ece??? Senin yemekle ilgili böyle ağız dolusu yorumda bulunduğuna ilk defa şahit olmaktayım ;) Sanki çay içer, sigara tellendirir doyarmışsın gibime gelirdi:( İşkence yapmış olsam da sevindim billahi.
----------
Ah Curly'm, seni düşünmekten balık havadisi veremedim bütün yaz da, son günlerinde yaptım yapacağımı. Ananın canı çekerse bebede birthmark olurmuş derler ya, istermisin doğal bir kalkan dövmesi ile doğsun seninki :) Uskumru ziyafetiniz kulağa pek hoş geliyor bir kere, ikincisi de oraların kabuklu deniz mahsulleri beni de buralarda çıldırtır. Bunu da böyle bilesin.
By Oya Kayacan, at 19 Nisan 2010 10:50
Segili Oya,
Her zaman olduğu gibi, fotoğrafların da yazdığın metin kadar güzel. Yasa 40cm’den küçük kalkanın avlanmamasını emrediyor. Balıkçıları dolaşırken bu sınırın ihlal edildiğini sık sık görüyorum. Dolayısı ile ‘….Kısa zamanda yedi ceddi tükenecekmiş izlenimi veren….’ şeklinde ifade ettiğin endişene katılıyorum.
Bir okuruna verdiğin yanıttaki ‘….Uskumru dersen hayal gibi geçiyor bazı gözlerimden…’ demene karşı, Saroz körfezinde az da olsa zaman zaman uskumru (aslında ‘kolyoz’ ama, koyunun bulunmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi….) bulmak mümkün oluyor ( http://www.flickr.com/photos/cihankoru/3671339448/in/set-72157621589304114/).
Semra Teyze’ye ve Hülya’ya selamlar, sağlık ve neş’e ile kal.
Cihan Koru
By cihan koru, at 20 Nisan 2010 12:14
Bak ben bu 40 santim meselesini bilmiyordum Cihan'cığım. Sezon başlarında satılan bebek kalkanlara iyice katliam gözüyle bakıyorum ama.
Sen Gelibolu çocuğusun tabii, uskumru ve istavrit en çok sizden sorulur değil mi?
Selamların yerine varacak yakında. Sen de ev halkına sevgilerimi söyle lütfen. Laleli resimleri çok sevdim!
By Oya Kayacan, at 20 Nisan 2010 13:18
Yorum Gönder
<< Home