Muhtar Nazaryan, iskarpinci
Fransızca escarpin, dilimize iskarpin olarak oturtulmuş. Çocukluk hafızamda yerleşiktir, halâ da keyfimce kullanırım. Kaba saba kundura, ayakkabı, pabuç diyene kadar, hoşuma gider iskarpin demek. Yerli yerince kullanacaksın tabii. Etrafında latif beyler, zarif hanımlar gördün mü çıkaracaksın ağzından. Yoksa çıktığı gibi asılı kalır iskarpinler havada. Mal mal bakarlar insanın yüzüne, gözlerinde "Ney ney, neypin?" gibisinden soru işaretleriyle.
Annem Selma model beğeniyor
Gözümü açtığımdan itibaren gördüğüm aile iskarpincilerimiz vardı bizim, iki zanaatkâr kardeş Hayko Nazaryan ve Muhtar Nazaryan. Sıraselviler'de iki ayrı dükkan, biri Hayko adıyla maruf, diğeri Nazaryan. Hayko hakkın rahmetine kavuştu. Anıları yaşar gider bizimle.
Annem Selma'nın pek narin ve çok biçimli bulduğu ayaklarına keyifle iskarpin yapardı Hayko. "Tek tek basaraktan" zerafetinde yürürdü Annem Selma o zevkle yapılmış iskarpinlerle.
Henüz topuklular giyme çağıma gelmeden ve hatta daha naylon çorap dahi giydirilmediğim devirdeydik. Boylu posluyum, kanlı canlıyım, işveli nazlıyım; flörtöz bir kız ki, oğlanlar kapıda kuyruk. Tek eksiğim naylon çorap ve topuklu iskarpinler. Eksik kalmazdım tabii. Önce naylon çoraplar ve de üzerine soketler giyilir, Annem Selma'nın en şık iskarpinlerinden bir çift kapının dışına saklanır ve evden kaçılırdı. Şark Kahvesi'ne dosdoğru, tıngır mıngır onyedi pontlar üzerinde.
Şark Kahvesi, Swissotel the Bosphoros'ın yeri o zaman; Taşlık, Bayıldım'da. Namütenahi manzaraya karşı keyifli buluşmalarımıza sahne oluyor, eve de üç dakika.
Henüz topuklular giyme çağıma gelmeden ve hatta daha naylon çorap dahi giydirilmediğim devirdeydik. Boylu posluyum, kanlı canlıyım, işveli nazlıyım; flörtöz bir kız ki, oğlanlar kapıda kuyruk. Tek eksiğim naylon çorap ve topuklu iskarpinler. Eksik kalmazdım tabii. Önce naylon çoraplar ve de üzerine soketler giyilir, Annem Selma'nın en şık iskarpinlerinden bir çift kapının dışına saklanır ve evden kaçılırdı. Şark Kahvesi'ne dosdoğru, tıngır mıngır onyedi pontlar üzerinde.
Şark Kahvesi, Swissotel the Bosphoros'ın yeri o zaman; Taşlık, Bayıldım'da. Namütenahi manzaraya karşı keyifli buluşmalarımıza sahne oluyor, eve de üç dakika.
Tarihi modeller Rumeli Cad. Zafer Sok. No.38, Nişantaşı, Muhtar Nazaryan'da
İlk topuklumu Nazaryan'ın elinden giymiştim. Kırmızı, arkası bantlı bir yedi pont, anlatamam keyfimi. O zaman bu iki kardeş iskarpincinin üzerine kimse yok ülke sınırlarında. Şimdiki zamanı sorarsanız..., halâ aynı minvalde sürdürüyor işini Nazaryan. Nişantaşı, Rumeli Caddesi başındaki Zafer sokaktan sapıp az yürüyün göreceksiniz. Modeller geçtiğimiz yüzyıldan ama rahat mı rahat, hafif mi hafif. Atölyesi alt katında. Nazaryan çok ilerleyen yaşına, zor tutan bacaklarına rağmen her işin başında, makinesiz, her iş elde.
Her mevsim gidilir Nazaryan'a. Annem Selma yeni iskarpin renklerini, modellerini seçer, topuk şekilleri beğenir her sefer. Ayaklarının ölçüsü kontrol edilir ve ısmarlanır yeni yeni iskarpinler.
Bugün Türkiye'nin tarihine değerli bir not düşmek geldi içimden.
24 Comments:
Ne de iyi etmişsin Oyacan. Yakında ne ısmarlama ayakkabı giyen kalacak ne de iskarpin nedir bilen. Annen Selma çok yaşasın, keyifle yaşasın...
By Leylak Dalı, at 26 Mayıs 2011 09:57
Benim nikah ayakkabilarimi yapmisti Bay Nazaryan! Bi de ayni mahallede oturuyoruz diye eve kadar getirmesin mi?
Gecenlerde tekrar giydim o ayakkabilari, pek guzellermis dedim, kaldirdim.
By Deniz, at 26 Mayıs 2011 10:20
Çok güzel bir yazı olmuş yine annoyam eline sağlık, çok yaz sık yaz biz de okuyup öğrenelim bu şehrin bu ülkenin güzel zamanlarını çünkü artık çok uzağız o günlerden :(
By Feride Nizamettin, at 26 Mayıs 2011 10:26
valla muhteşem bir yazı olmuş! altına not olarak tam adresi ve ismini tekrar yazar mısınız rica etsem?
teşekkürler
gorki
By gezicini, at 26 Mayıs 2011 10:37
Anneniz cok zarif bir kadin. Bu yasinda hala kendine nasil ozeniyor. Cok hosuma gitti. Kendime ceki duzen veresim geldi.
Boyle yasli ustalari gorunce hep cok duygulanirim. Sadece isini en iyi sekilde yapmaya calisan durust insanlar onlar. Giderek azaliyorlar maalesef.
By Unknown, at 26 Mayıs 2011 11:31
Ne güzel bir yazı olmuş Oya Hanım, her kelimesine hayran kaldım. Selma Hanım güle güle giysin, sevgilerle...
By bilge ve annesi, at 26 Mayıs 2011 11:41
lütfen şu tarihe not düşme işini daha sık yapın
Sevgilerimle
By adadoksan, at 26 Mayıs 2011 11:49
iyiki dusmussunuz bu notu Oyahanim bu zarif insanlarin, zanatlerin kaybolup yerine hoyrat, kalitesiz, sevimsiz islerin gelmesine karsi bir direnis bu ayrica! annenizin zerafeti hayranlik uyandirici. Sevgiler hepinize...
By beste, at 26 Mayıs 2011 13:24
Cok keyif alarak okudum, istanbul'a gidince ziyaret etmeye calisacagim kesinlikle.
By burcu, at 26 Mayıs 2011 13:32
''Dost başa, düşman ayağa'' demişlerdir ya, bu güzel hatıralar korunsun kem gözlerden daima canım Oya... İyi günlerde, iyilikle-sağlıkla giyilsin o kadeh gibi, şık, zarif iskarpinler:) Kucakladık...
By Handan Demiralp, at 26 Mayıs 2011 14:37
Uzun ömürler Muhtar beye. Ben de bugün Tevfik ustacığımdaydım. O ustalar gitti mi iyice ıssızlaşacak diye korkuyorum bu dünya...
By Tijen, at 26 Mayıs 2011 15:54
eline saglık Oyacım, eski günlere gittik, benim de nikah ve düğün iskarpinlerimi yapmıştı..HALA VAR OLDUĞUNU BİLMİYORDUM, HEMEN ZİYARET EDECEĞİM. bİZİ DE YAZILARIndan uzak bırakma lutfen. Meral M.
By Adsız, at 26 Mayıs 2011 18:41
eline saglık oyacım. Beni eski günlere götürdün, hala çalıştığını bilmiyordum. Benim de nikah ve düğün iskarpinlerimi yapmıştı.. Sen de lutfen bizleri yazısız bırakma artık. Meral M
By Adsız, at 26 Mayıs 2011 18:44
Şark kahvesi -gizli kapaklı buluşmaların yeri..Ne heyecanlı gençlik günleri, ne güzeldi..
Bizim yakada da Antranik vardı, ilk ÖKÇELİ İSKARPİNlerimi aldığım.Şimdilerde elde yapmıyorlar artık.
Selma Hanım'a da o zerafettekiler yakışır zaten. Daha çok uzun yıllar öyle iskarpinlerle gezmek nasip olsun.
Sevgiyle
Çok güzel yazmışsın-her zamanki gibi.
Sevgiyle
By Ece, at 27 Mayıs 2011 07:52
Oya Hanım,
Muhtar Bey'i Sıraselvilerdeki dükkandan tanırım, sonra oradan çıktılar. Allah uzun ömür versin, yaşadığını bilmiyordum, sevindim.
Bağdat Caddesinde bir Hayko mağazası görüyorum, Nazaryan kardeşlerle ilgisi var mıdır, acaba?
By EKMEKÇİKIZ, at 27 Mayıs 2011 16:02
Selma annenin maşallahı var, o ne zerafet... hakikaten maşallah.
By Basak, at 27 Mayıs 2011 19:21
Yorumlarınıza teşekkür eder/ederim/ederiz... Topyekûn teşekkür herkes adına yani, Annem Selma, ben, Muhtar Nazaryan :):):)
----------
Bağdat Caddesi'ndeki Hayko benim bildiğim Nazaryan ailesinden olmamalı. Ben de geçen hafta Muhtar Nazaryan'dan ailenin son durumu hakkında bilgi aldım çünkü. Hayko'nun bir oğlu Amerika'ya yerleşmişti. Berç, halâ da oradaymış. İkincisi Markan, Büyükada'da oturuyor. Yaz aylarında bazı bir küçük yer tutup parmak arası terlik falan satıyormuş.
By Oya Kayacan, at 28 Mayıs 2011 10:10
Ne iyi etmişsiniz..Sanki o yılların insanıymışım gibi bir solukta ve yalamadan yuttum yazınızı..Oğluma uygun gördükleri aile hekimliği o sokakta biliyorum. Ve daha yakın bir sağlık ocağına aktarmak üzere oralara gideceğiz bu gelişimde. Mutlaka bakacağım..Modeller tam benim kalemim..Sağolun..İyi hafta sonları..Serap..
By LEZZETLİ SOMUNLAR, at 29 Mayıs 2011 10:53
İyi ki yazdınız. Ben ilk defa şimdi sizden öğrendim burayı. Modeller tam istediğim gibi. Artık hiçbir ayakkabıcıda insan evladının giyebileceği tarzda ayakkabılar satılmıyor çünkü. Hoş, zarif, rahat. Ayakkabı dediğin ne gözü yormalı, ne ayağı. Çok teşekkür ederim.
By asliberry, at 24 Haziran 2011 13:44
nasil guzel ve anlamli bir yazi ,bayildim...
By DOZ BUYUCUSU, at 22 Ağustos 2011 20:59
tebessumle okudum :))
By Asli A., at 22 Eylül 2011 01:56
Babami, buyuk Nazaryan'i kaybettik. Buyuk sanatkari kaybettik.
By helos1211, at 20 Ekim 2011 03:51
Benim tarihimden de bir sayfa eksildi. Sanki helalleşme gibi olmuş annemle o son gidişimiz, sarılıp öpüşmemiz. Ardında bıraktıkları sabır diliyorum. Toprağı bol olsun, nur içinde yatsın.
By Oya Kayacan, at 20 Ekim 2011 10:07
yolu ışık olsun.
hakikaten üzücü, işinin ehli, zanaatkar ustaların göçüşü...
By nalan, at 21 Ekim 2011 10:51
Yorum Gönder
<< Home