Gıtgıtgıdak yumurtam sıcak
Pazar günüydü. Brunch tabir edilecek kadar zengin bir ortam yaratmayacak ancak yumurtalarımı bir başka takılacaktım. Mesela sarmısaklı yoğurtla, nerden ilham, çılbırdan... Mesela sızmada öldürülmüş havuçla, ki bayılırım eşleştirmeye sarmısaklı yoğurtla...
Yaptım işte. Biraz da taze kekik, karabiber kırtkırtı üzerine üstlük.
Kocaman bir aferinli alkış benden bana. Ağzıma layık tamda.
----------
Pazar kahvaltısı bana göre geniş zaman, ferah yürek, zengin sofra demek. Farzedelim ki günlerden Pazar. Yürekler hiç daralmamış zamanın cendere ortamlarında. Zımba gibiyiz çok şükür, bunca densiz henüz çıkmamış karşımıza. Keyfimize keder dünyamızdayız, hastalıkta ve sağlıkta...
----------
Geçce kalkılmış, etrafa çokça gazete yayılmıştır. "Burası İstanbul, bilmem kaç metre tul ve bir o kadar da kilosaykıl"da ne neşriyat yapılıyorsa odur odaya yayılan ve de ekmek kokusu gaz ocağındaki teneke kızartıcı üzerinden. Ne geziyor o zamanlarda elektrikli küçük mutfak aletleri falan ortalıkta, nerde tost makinesi?
Babam Nuri, Galatasaray Lisesi karşı köşesinde, hani İngiliz Konsolosluğu'na sapılan köşe başındaki Beyoğlu Han'ın altında faaliyet gösteren erkek giyim mağazası Silvio'dan alınmış robe de chambre'ları ile dolaşıyor ortalıkta. Çok şık ama çok.
Robe de chambre hazır alınırdı ama, pantalondu ceketti provalı dikilirdi tabii. Mağaza sahibi Mösyö Zara, Annem Selma'nın tabiriyle 'müstahdem terzi'nin yaptığı provaları özenle takip eder, gerektiği yerde müdahale ederdi. Ben mağazanın kenar köşe bir tezgahının ardından, hayranlıkla gözetlerdim olan biteni.
Annem Selma, Ablam Hülya ve ben nasıl rahat ediyorsak öyle giyinip yapabilirdik kahvaltımızı. Kış aylarında Annem Selma'nın diktiği divitin, pazen falan sıcacık sabahlıklarımız olurdu. Yazın basmadan, askılı küçük ev entarilerimiz...
Pırasalı yumurtam da yine bir Pazar, yine bir brunch zamanından. İncecikten pırasaları pul pul doğramış ve kavurmuşum. Yumurtalarını kırıp iyice pişirmişim. İyice çünkü kalp formuna sokmak istemişim, kalbimden sunmak üzere... Kendimce taze nane yakıştırınca az içine buz üstüne, olmuş olanmış bu işte. Simit kızartılmışsa bir de yanına, ooooh be.
----------
Herkesin kahvaltısı kendine zengin esasından tabii, benim zenginim sahanda yumurtalı Pazar kahvaltıları.
Hani bloglayacak bir durum hiç değilse de..., çocukluğumdan kalma yumurta aşkına.
Yoksa acilen iki yumurta kırıp karın doyurmanın yazacak nesi olsun ki?
23 Comments:
katılmaktayım tüm kalbimle...
ama illa sağlıkla, muhabbetle.
By nalan, at 22 Aralık 2011 15:07
harikasınız. şu "iki yumurta kırmak" bile böyle yapılır ve anlatılır m?!.
hayranınızım.
sevgiler,
J
By Jardzy, at 22 Aralık 2011 15:23
afiyet bal şeker olsun keyifle güzellikle.......... aman dikkat yumurtanın boyutunu sormasınlarrrrrr :)
By sumelif, at 22 Aralık 2011 15:25
yumurtalar organik mi oya hanımmmmm -işaret parmağımı sallıyorum- tavuktan mı yumurtalar piliçten mi hıııı piliçten yumurta yemeyin bakl tavuk olamazlar sonra
By Handan, at 22 Aralık 2011 15:33
Sen tek diş sarmısak pişirsen o sarmısak kokusunu unutur, artist oldum diye sevinir Oyacan, değil ki yumurta:)
Ellerine sağlık...
By Leylak Dalı, at 22 Aralık 2011 16:14
Favorim; birinci tarif. Tam da bugün köy yumurtalarım gelmişken:))
Afiet olsun olmasına da; şu bıldırcın yumurtaları için ne düşündüğünü de bi yazsan..Görüntüsü sebebiyle pek sempati duyamadım ben.Denemişliğin var mıdır?
Ece
By Adsız, at 22 Aralık 2011 16:18
Keyifli günlere, nice huzurlu Pazar kahvaltılarına Nalan'cığım.
----------
Azla kanaaat etmeyi öğretmişler zamanında :) Benden de çok sevgiler Jardzy.
----------
Sus sus Sumelif. Büyükçeydiler. Anne tavuklar acı çekmiş olabilir miydi acaba? Doğmamış civcivi yemenin kefareti neydi? Nasıl öderdim...? falaaan hep bunlar geçti aklımdan ;))
By Oya Kayacan, at 22 Aralık 2011 16:39
Valla yazasım yoktu, yumurtaları sana kırdım Handan ;) Artık üzümünü ye de bağını sorma...
----------
İyi hatırlattın, bir sarmısak çorbası yapsam Leylak Dalı. Teşekkür ederim ayrıca koltuklarım kabardı ;))
----------
Ne güzel olur akşama sarmısaklı yoğurt eşliğinde havuçlu yumurta yemek. Bende de köy yumurtası varken hele de...
Ece'ciğim salata ve özellikle piyaz süslemede görselliğiyle çok şeker oluyor bıldırcın yumurtaları. Katı tadı bildiğim gibi ama hiç kırıp yemedim doğrusunu istersen.
By Oya Kayacan, at 22 Aralık 2011 17:05
Anılarını daha çok anlatsan keşke...
By hüznün tadı, at 22 Aralık 2011 18:57
Pek keyiflendim okurken, eskileri de yadederekten.. Ohh afiyet olsun, sağlıkla, muhabbetle, huzurla
By Boncukçu, at 22 Aralık 2011 19:28
oya sen çok yaşa! mesaide sıkılınca açıyorum blogunu. afiyet olsun
By Handan, at 22 Aralık 2011 20:55
Dexter'ın jeneriğindeki ünlü yumurtalardan daha güzel olmuş ilki.
By Adsız, at 22 Aralık 2011 20:56
Billahi ağzım sulandı.
Yatiim kalkiim, sabaha bunu yapiim ben.
Ellerine sağlık.
Uykusu gelmiş anne Çiğdem
By Oglak Kizlari, at 22 Aralık 2011 22:54
Hüznün Tadı ;))
----------
Hepimize olsun güzel dileklerin sevgili Boncukçu.
----------
Yanında en iyi ne gidiyor Handan?
----------
Ben Dexter falan bilmezdim Gasilhane, şimdi izledim jeneriği de; eh tabii oradakinden güzel canııımmmm :))
----------
Uykunu aldınsa doğru mutfağa Oğlak Kızı :)
By Oya Kayacan, at 23 Aralık 2011 08:38
Sh! Dividin sabahlıklar, pazen bebe yakalı gömlekler. Gençlik hallerim geldi aklıma. Ablamdan başkasının dikişini begenmezdim. Ankardayken yolunu gözlerdim. Tatilleri bana ve kendisine dikiş dikmekle geçerdi. En çok da pazen gömlekler.
Sen pazar kahvaltısından bahsetmişsin, ben pazenden dem vurdum:( Ablamı mı özledim ne.
By munevver, at 23 Aralık 2011 08:58
Maksat anılar canlansındı zaten sevgili Münevver. Kahvaltı bahane. Ablana kadar bir yol göründü galiba sana :)
By Oya Kayacan, at 23 Aralık 2011 09:27
Ablami kaybettim ben Oya:(
Son günlerde hüzünlüyüm nedendir bilinmez.Yazdığımı bile okumadan gondermişim baksana. O "Sh", "Ah" olacaktı.
By munevver, at 23 Aralık 2011 09:38
Hay allah, sanki aranızda bir tren yolu kadar mesafe var gibi geldi bana Münevver. Çok üzgünüm. Nur içinde yatsın. Bir an düşündüm bu ölümlü yorumu koysam mı buraya diye. Sonra içimden şöyle geldi, "Belki okuyan herkesten bir rahmet duası giider ona. Belki de onu istedi. Öpüyorum seni.
By Oya Kayacan, at 23 Aralık 2011 09:47
oyacım ne kadar güzel anlatmışın o günleri. Elene diline saglık, şimdi hemen gidip son tarifini yapacağım zira ağzımın suları aktı...
By meral müminoğlu, at 23 Aralık 2011 13:19
kendş ofisim olsaydı uzanır bir kadeh içki alırdım kendime şişe şişe biraların dizili olduğu yarım şişe absolutun gözlerimin içine baktığı uzonun içilmeyi beklediği dolapta, gel gör ki kamuda ancak çaycıya çay getir çocuğum yeni açtığın demlikten diyebiliyorum.
şimdi yine kereviz tarifine bakacağım senin akşama yeşil zeytin-sarımsak-havuç-sızma-deniztuzu ile pişireceğim kerevize başka ne katabilirim diye öğrenmek için haaa ayva var evde bak onu da ekleyeyim, tatlı yapmadık kaldı durdu, kalmasın.
By Handan, at 23 Aralık 2011 14:00
Yazılarımı kaçırmadan okuduğunu biliyorum Meral'ciğim, deee ilk yorumunu bir yumurta tarifiyle haketmek pek hoşuma gitti ;) Sevgiyle...
----------
Sana gönlünce bir ofis diliyorum o zaman. 2012 de gerçekleşsin mesela bu dileğim. Kalbim temizdir Handan, olur mu olur ;)
Bir yerlerde bütün bütün pişmiş bir ayva tarifim olmalı, muhteşemdir.
By Oya Kayacan, at 23 Aralık 2011 17:14
Oyacım hadi bir iyilik yap yılbaşında evde yemek yapan bendenize HİNDİSİZ tarafından bir tarif yaz, bu da bize yılbaşı hediyesi olsun.
By meral müminoğlu, at 25 Aralık 2011 13:07
Keşke becerebilsem Meral. Mutfağa girip onu bunu çekip çıkarıp şuraya buraya katarak yemek yapabiliyorum ancak :( Oynuyorum yani...
Şu adreste Beste'yi okursan eğer bana dua edersin ama...
http://bestebonnard.blogspot.com/
By Oya Kayacan, at 25 Aralık 2011 13:56
Yorum Gönder
<< Home