Enginar yemenin pornosu
Hepi topu durum enginar yemeyi gerektiriyor ama mahreme açık değil. Feci şehvetli. Tek tek yolaraktan, emerek ısıraraktan, yalanıp yutkunaraktan... Salyası da süzülüp akıyor insanın bazı dudak kenarlarından.
Adabıyla yemek yemeyi bilenlere anlattığımı varsayıyorum. Yoksa genelgeçer yemek yeme tarzı zaten bu olanlar var, anlamayacaklardır beni.
Akşamımın yemeği iki enginar, üç baş sarmısak, iki dilim ekmek, rakı. Rakı değil de beyaz şarap olsaydı daha daha gırla keyif olurdum ama olmayışının nedeni var. Açıklayacağım tabii.
Olay iki enginarla başlar. Şu bizim Şemsipaşa Şok'u sınırlarına yakın enginarcımız son anda enginar çeken canım için en iyi adrestir.
Mutfağa buyurup, enginarları yıkayıp, tepelerinden hafifçe tıraşladıktan sonra yaprakları şöyle dışa doğru açmaya yelteniyoruz. Bir kaç diken darbesi alıyoruz, özellikle de çok acıtan tırnak diplerine doğru. Geçmişte bu durumu hatırlamak üzere kendimize çokça söz vermiş olsak da unutmuş oluyoruz, birkaç gün canımız acıyor.
Küçük fırın tepsisine oturttuğumuz her bir enginara yarım limon suyu ve halisinden bolca sızma akıtıyoruz. Bol tuz, taze çekilen karabiberle birlikte tat ilavesi için yeterli. Limonun kabuklarını da yanlarına koyalım, enginar saplarını da ayıklayıp koydum ben ve bir parmak su ilave edelim tepsiye.
Folyoyla sıkı sıkıya kapatılıyor tepsi, sıcak fırına veriliyor. Tepelerinden açıp çiçek gibi yapılan sarmısak başlarını da tuz ve sızmayla ödüllendirdikten sonra aynı tepsinin kenarında veya ayrı bir folyoya sararak fırına koyuyoruz.
Enginarları çok fazla pişirmek söz konusu değilse de uzunca kalıyor fırında, diyelim ki en az bir saat 200 derecede. Benim setüstü midi fırınım da az saar (sağır) ya neyse...
Şimdi iş yemeye geliyor. Önümde mutfak önlüğüm takılı vaziyette bırakılmış, boynuma kocaman bir peçete bağlanmış. Yanımda destesinden kolayca ayrılabilan ıslak ve kuru mendil çeşitleri. Bu önlemler temizlikten ziyade sızmaların kollardan dirseğe akmasını önlemeye yarıyor. Rakı bardağımdan içmeye yeltendiğim her yudumda bir temiz mendil de bardak çevresine sarılıyor.
Şarap neden içilmiyor peki? Yani şarap servisimi zor yaparım düşüncesiyle. Soğuk dursun diye alınacak önlemler var, üst baş yağ içinde, kalk otur; velhasılı kelam koca bardak rakımı doldurup bir yandan da televizyona yamanmak işime geldi. Seçili film izleniyor ki kumanda kullanılmasın, telefonlara cevap verilmiyor üstelik.
Sarmısak dişleri bir yandan, enginar yapraklarının dipleri bir yandan emilip ağızda şıpırdatılıyor. Tepside kalan lezzet ötesi su, kaseye alınmış, ekmek batırılıp höpürdetiliyor. Çıkan sesler önlenemez ve zaten önlenmesi de gerekmez. Nasıl da erotik. Eski Alman yapımı pornolarda 'aaaaah yaaaa ohhhhh yaaaaa' çığırtıları vardı, koy arkasına film müziği diye, o kadar olsun yani.
İki saate yakın süren bu keyif bitiyor sonunda. Üstüme başıma bir çeki düzen versem, verecek gibi değilim. Enginarlarımın şekli bozulmasın diye içinden almadığım tüyleri de saçıma başıma bile yapışmış üstelik. Bir güzel duş paklar beni.
Film de bitti.
Yapın demiyorum, yapanı da Allah islah etsin.
22 Comments:
Bu tarifte eğer en güzel enginar yeme tarifi değilse ben ne olayım :P Ne dersen onu olayım Annoyacağım! Afiyet olsun demek için geç kaldım... Çoktan afiyete kavuşmuşsun belli... Aslında yemekten haz almak ve senin de dokundurmaların var ya hani;) bilimsel gerçekler şaka ile karışık değil mi. Hani bendeniz çırak ya da öğrenciniz olarak biraz gizliden Freudizm dersleri mi aldım ne:)) Hani daha anamızı emerken başlarmışız ya biz o işlere:))) Walla ben demedim.. Freud diyor..
By Şirin, at 26 Nisan 2009 14:33
Bir efsanesin :)
Okurken doyuruyorsun. Halden hale girdim. Yeah!
By ruhdagı, at 26 Nisan 2009 14:34
Annem enginari kuzu etiyle yapar ve ben de iste ayni o sehvetle "siyirarak" yerim kendilerini.. hic boyle firindasini denememistim.. Enginarlar ortadan kalkmadan deneyecegim hemen..
oyle bir yazmissiniz ki, gel de deneme...
By Mehtap Pasin Gualano, at 26 Nisan 2009 15:10
Du bakalım :)
Yaz günü cam kapı açık... Çoluk çocuk sokakta... Komşuların çoğu Karadenizli... Enginar da bahçeden... Allah sonumuzu hayretsin. Sağ kalır isek sonucu yazarım :)
By Çiğdem, at 26 Nisan 2009 16:57
Şimdi nasılda canım istedi. Pişirmeyi bilmediğim tek sebze enginardır. Ne yapsak acaba.
Bir yemek bu kadar mı güzel yenir.
By Kağıttan Gemiler, at 26 Nisan 2009 17:57
Firinda mi? Ben bunu buharda haslayarak yapraklarini yogurtla yapilmis baharatli bir sosa batirarak yiyordum. Bir de boyle deneyeyim bakalim :)
By ycurl, at 27 Nisan 2009 05:51
Şirin'ciğim Freud ne demişse doğru demiş amma zaman değişti. Dünya uçtu, Freud'u da günümüze uyarlamak gerek. Ben de pek Freudyen düşünemiyorum artık. Çocuk yapmak bile bir imalat modeli olarak geliştirilip uygulandıkça, Freud'a da bok yemek düşüyor neredeyse.
----------
Ruh'um dağları delmiş de gelmiş yine. Keyfime ortak olmuş. Sevindim.
----------
Mehtap'çığım, kuzu etli enginar muhteşemdir. Levanten aileler çok yapardı eskiden, Selanikliler bir de. Şimdi dünya bir oldu, her mutfak birbirine girdi.
----------
Oh be, enginarlar bahçeden, tarif Annoya'dan, size de kapıyı bacayı kapatıp... Değil mi Çiğdem'ciğim.
----------
Bu gemide ah sen de olsaydın! Enginar pişirmenin lafı mı olur yahu?
----------
Buharda da tabii ki çok güzel Curly'ciğim. Temiz temiz hallediyor insan üstelik kemirme işini. Lezzet babında bu yüz basar ama.
By Oya Kayacan, at 27 Nisan 2009 10:38
Oya Hanım ,
Blogunuzu yaklaşık 3 senedir takip ediyorum.Sizin şu rakılı , votkalı keyiflerinize bayılıyorum...Her yemeği nasıl zevkle anlatıyorsunuz , hele tam bir hayvan dostu olmanız sizi kendime dahada yakın hissetmemi sağlıyor.Ben de 2 kedi kız ve 1 köpek oğlan annesiyim 2 çocuğumdan hariç :)) ...
En derin sevgilerimle....
seden özalp
By Adsız, at 27 Nisan 2009 21:10
Ilahi Oya'cigim. Afiyet seker olsun sana. Sili'li bir arkadasimdan ogrenmistim ben de bu yontemi. O suda haslaisti ama. Pek begenmistim, bir iki kere daha denemistim daha sonra.
Ama senin anlatiminla burada agzimin sulari akmadi degil hani. En kisa zamanda alip yaplai yeniden. Bu kez senin usulunle firinda...
By Hanife, at 28 Nisan 2009 06:20
ne tarif ama,
böyle güzel anlatıma
yemeyenin de canı ister,Annoyam...
enginar bizim buralarda,
pek bilinmezdi ama şimdi
sevilip yeniyor değerini
bilenler tarafından...
By carpediem, at 28 Nisan 2009 09:12
Bayıldım bu beş çocuklu aileye. Allah mutluluğunuzu arttırsın Seden'ciğim. Maaile bekleriz her zaman.
----------
Sizin enginarlar ne model Hanife'ciğim ;-) Fazla büyük ve kart olmasın sakın. Öyle olursa alt kenarlardan epeyce yaprak temizleyip, tüylerini de alman gerekecek! Afiyet olsun.
----------
Dünya bir oldu diyorum ya, her yemek her mutfağa dahil artık Diilara'cığım.
By Oya Kayacan, at 28 Nisan 2009 11:14
Ayıp ama , valla ayıp:)))
Akşamın körüne kadar ofisteyim bu aralar, eve gidince nasıl uyduruk yemekler icat ediyorum bilsen Oyacan'ım.. Hangi ara yapıp , hangi ara bulana bulana yiyeceğim ben şimdi bunu?
By Nüket Şenyüz, at 28 Nisan 2009 16:06
Pazar günü ben de 4 enginarın üstlerini tıraşladım demeyeyim kestim ama gene de vardı yani yapraklar:) Ortasını açıp tüyleri de temizledim. Tabii sapları da. Onlar limonlu suda beklerken... yeşil soğanın yeşil yapraklarını doğrayıp tencereye koyduğum zeytinyağının üstüne bir güzel döşedim. Enginarları oturttum üzerine, yanına da saplarını koydum. Üstüne ve yanda kalan boşluklara iç bezelye döşenip, 1 kesme şeker, biraz tuz, 1,5 limon suyu ve az su koyup kapağı kapattım, kısık ateşte piştiler. Seninki kadar olmasa da yerken ev halkının çıkardığı sesler güzeldi. Enginar yaaa bu :)) Ama anlatımına bayıldım her zamanki gibi. Ve de gözümde canlandırdım halini :)))
Sevgilerimle...
By Bocuruk, at 28 Nisan 2009 17:07
Özür dilerim. Çoook özür dilerim Nüket'çiğim ;~} Enginarların bu haline say özürlerimi..., deee kolaycacık neler neler yapıyorum, değil mi ama?
----------
Yani Bocuruk, ellerine sağlık, kıvamında olmuş görünüyor, ben olsan iki üç şeker atardım ama. O tarz pişince kaldırır! Bu arada sen nereye kayboldun? Kocanın peşinden mi gittin de unuttun bizi?
By Oya Kayacan, at 28 Nisan 2009 18:29
Yok Oya'cım ya, ben gitmedim ama onu geri getirdim :))) Kayboluşum sebepsiz ama takipteyim mümkün olduğunca. Niyetim şu günlerde sayfamı da yenilemek. Şeytanın bacağını bi kırsam:) Ama unutulmamak güzel.
Sevgilerimle...
By Bocuruk, at 28 Nisan 2009 21:19
oya'cım, ben sana ne diyeyim :) acayip bir şey oldu, hiç bilmediğim görmediğim seni rüyamda gördüm dün gece. ama masum bir rüya, senin postun gibi değil :))) meğer buna alametmiş :)
By Cakil's Mom!, at 29 Nisan 2009 14:31
:))) eh, sonunda bir sigara yakanlar da var, ki bu tarifin üstüne çok iyi gidebilir.
sadece bu tarif değil, hepsine hepsine bayılıyorum. bir kitap halinde sahip olmak, yemek tariflerinin en edebi şekli olarak sadece tarif için değil de sizin müthiş üslubunuz için defalarca okumak isterim. dokunaklı, şehvetli, komik, acıklı ne diyeyim benzersiz yemek tarifleri. bayılıyorum size. çok yaşayın siz.
By endiseliperi, at 29 Nisan 2009 15:58
Sevindim Bocuruk. Aileler ayrı düşünce benim içim cız eder hep. Haydi sen de dön artık bloguna... Eski dostlar hatırlanıyor tabii ki, hatırlanmaz mıııı?
----------
Ayşen'ciğim, geniş ekran bir rüya olmalıydı bu gördüğün, göbeğimin de görünmesini isterdim, 'böyle bloga böyle yazar,' diyebilmen için!
Edepliyim ama masum sayılmam ;~] Çok saygıdeğer bir büyüğüm vardı, ben küçükken anneme, "Bu çocuk herşeyi biliyor ama çok yerinde kullanıyor derdi. Küfürbazlığım da ağzıma yakışır derler mesela...
Çakıl'ı öp benim için, o güzel yanacıklarının hayranıyım.
----------
Peri'ciğim gelmiş... Ben de edebi takılma hallerimi sende yaşıyorum, merak etme olur mu?
"Benden kitap beklersin haaa, al sana," deeeer mişim bir gün! Tabii bir yayınevi kapıma gelip, "Hanımefendi bize şaheselerini lütfeder de bastırırlar mı acaba?" diye yerlerde sürünürse. Havada balık sen bunu unut yani.
Haaa sigara yok, sigara yooook; pişiriyos, yiyos, alkolleniyos lakin sigara tellendirmiyos.
By Oya Kayacan, at 30 Nisan 2009 10:42
Burada soyulmuş enginar satılmadığından ve son derece üşengeç bi insan olduğumdan bütün halde haşlayarak tüketiyorum enginarı ben de, sizinkine benzer bir merasimle, yapraklarını tek tek kemirerek...Geçen gece de yaptım, sevgili kocamın şaşkın bakışlarına aldırmadım :) Ama en güzeli de uzun süren bu ziyafetin üzerine bir bardak su içmek ve damakta kalan müthiş tat ;)
By Sunthing Special, at 5 Mayıs 2009 12:10
Geldim baktım tabii, kimsin, nesin? Foodie'yim demişsin ya canımı ye! Böyle sızmalısını da dene o zaman enginarın, yanında sarmısaklarıyle... Su içme, kocan sana beyaz şarap servisi yapsın... Bu akşam ben yine enginar kemireceğim, bu sefer şarapla. Bir de İtalyan usulü 'pane grattiguato' yani kuru ekmek parçacıkları ve 'acciuge' yani ançuez ile girecek fırına. Ooooof.
By Oya Kayacan, at 5 Mayıs 2009 13:00
Hihih :) Denemez miyim,sizin usulde pişecek bir dahaki sefere, beyaz şarabım da kadehimde ;)Daha ne...
Sevgiler, bolca ışık!
Güneş (a.k.a Sunthing)
By Sunthing Special, at 5 Mayıs 2009 13:35
Kötü yola düşüyorsun kızım Sunthing, farkında mısın ;-)
By Oya Kayacan, at 5 Mayıs 2009 14:02
Yorum Gönder
<< Home