Kedili Mutfaklar

Perşembe, Mayıs 07, 2009

Firildakizbiz.com

Ne zamandır ekranda yokum. "Poz ver," deyince hemen veriyorum halbuki. "Oyna," diyor oynuyorum, daha n'apim? Neyse bugün, "Kırmızı çiçekli sardunyalar aşkına," diye miyavladım da, karşınızdayım işte...

Pencere dışlarımızı, yani cumba üstü dam çiçekliğimizi kırmızı sardunya dolduruyoruz. Her yıl isterdik böyle yapmayı da, sonra karışırdı durumlar. Malûm Annoya'm çok fena çiçek çalar. Öyle her gördüğünü de yürütüp camımızın önüne dikince burası af buyurun ama çingene çalar kürt oynar misali oluyor. Bu yıl daha çok paramızla alıyormuşuz sardunyalarımızı, ondanmış hep kırmızı hep kırmızı çiçekli olmaları.

Benim daha anlatacaklarım var, azzz sooora. Annoya'm önce şu mutfak hallerini bi yazsın bakalım.

Almadan duramıyorum. Gözümden yaş çıkara çıkara yediriyorlar bana kendilerini, dilimi dağlıyorlar sanki, yine yiyorum... Jalapeno mu nedir, biber yani nam'ı diğer. Aslen Meksikalı ama haylidir yurdum topraklarında da yetişiyor, hatta market kavanozlarına Casa Fiesta markasıyla bağımlı kalmayıp turşucu tezgahlarında da bulunuyor.

Jalapeno dilimleri bizim tatsız hindi filetosu ortamına katılıyorlar şimdi de. Sonra da o hindi filetosuna tatsız diyenin alnı karışlanıyor.

Tavada az sızma ve hayli jalapeno turşusu suyu, dediğimiz hindi parçası, domates dilimleri ve sarmısak dişleri de var. Üstüne üstlük hellim peyniri, patates soyucusuyla yapılmış incecikten dilimler halinde. Turşu ve peynirin tuzu yetiyor da artıyor bile, fazlası koyulmuyor.

Sıkıca folyo sarın üstüne, ateşte onbeş dakika fazla bile.

Kekik dalım ve nanelerim benim yetiştirdiklerim; başka yerde olmayan lezzetlerim.

Ben de haftada birkaç gece çitliyorum çitlemesine de çekirdek beğenemiyorum artık. Tam bu güzeldi derken o bozuyor, ötekini zaten beğenmemiş oluyorum falan. Neyse bu da geçti, madem öyle 'kendi lezzetimi kendim üretirim' sloganıyla yola çıkarak çiğ çekirdek almaya başladım. Nereden derseniz eğer, tatlı kabak mevsiminde kabak da satan benim enginarcıdan. Adam emekli olunca zengin oldu vallahi. Küçücük bir tezgahla yolun ortasında işe başladı, derken kamyonet, derken küçük bir dükkan. İnsan iş yapmak istesin ve de yaptığı işe yatkın olsun yeter ki, var ya karada ölüm olmuyor.

Çekirdek lezzetlendirmede iş önce yine üç beş damla sızmaya düşüyor. Sızma tavaya, ardından ne tadında çitlemek istiyorsam çekirdeklerimi o tat da tavaya. Bende baharat çok. İnanılmaz lezzetler çıkıyor ortaya.

Sıcak sıcak, çit çit. Çekirdek kabukları biraz da ortalığa saçılıyor ama olsun, ertesi gün Şemsi'cik geliyor ve bana canımın sağolması dileklerinde bulunuyor!

Bu öneri önemli: tava kapalı olmazsa eğer çekirdekler daha tavadayken kendilerini çitleyip uçuşuyor ve mutfağı patlamış çekirdek tarlasına çeviriyorlar. Ben yağ sıçramasın diye kullanılan telden yararlanıyorum bu durumda.

Tezgahta mısır vardı. İçime Londra girdi birden. Değişik değişik mısır lezzetleri koyardım sofraya. Bizde pek adetten değildi o zamanlar yemeklerde koçanıyla mısır yemeler. Oluyor ama artık, olmalı.

Mariachi marka sarı tequila ile vatandaşı jalapeno müthiş yakıştılar mısıra. Bu işi de tavada hallettim. Nefis kokan bir tereyağı kullandım, aynı Londra'da yaptığım gibi. Mısırlar tuzlanıp, üstüne kapak kapatılarak kızardılar, çevrile çevrile tabii. Onları alınca tavada kalan yağ içine bir iki kaşık galeta unu, jalapeno parçacıkları ve azıcık tequila kattım.

Hasta la vista...

Bizim çocuklar, yani Nurci ve Aycan bana NY'dan oyuncaklar getirdiler. Mavi tavşanımı çok sevdim. İçi catnip dolu olduğu için yanımda taşıyorum gittiğim yerlere.

Toptan pek birşey anlayamadım. Kedi topları daha küçük oluyordu sanki, değil mi ama? Bu kuçu topu işte, kuçu topu. Neyse hediye olduğu için ağzımı açamadım tabii, sevmiş gibi durdum öylece.

Fırıldakız fırıldak.

Annoya'm acıları yiye dursun, akşama bana yine pirzolacık verecek.

Uzattık.

Kısa kessek başka havadan olacaktı.

Kanserli hücrelere acı biber iyi gelirmiş, derler:
http://www.sagliksiteniz.com/aci-kirmizibiber-kanser-hucrelerinin-olumunu-tetikliyor.html

Ayriyeten, Ev Cini'nin taa 2006'da yaptığı Jalapeno Poppers tarifini kaçırmayın, derim.
http://www.evcini.com/2006/08/jalapeno_popers.html


7 Comments:

  • bugün ben mi ekstradan oburum, yoksa siz mi hep benim dişime göre şeyler yazıyorsunuz bu aralar Annoyacığım bilmiyorum ama cancanı içime sokmak o mısırları da hapur hupur yemek istiyorum hem de şimdi lütfeeen:)

    By Blogger Feride Nizamettin, at 7 Mayıs 2009 16:43  

  • Oya' cım ya, bayılıyorum senin şu masa üstlerine... Bacardi, yanında sarı papatyalar, kedili bardak altlığı dantelli bembeyaz örtü, Cancan... Gözüm gönlüm dinleniyor vallahi... Hlele o kırmızı sardunyalar... Artık şart oldu, sana benim balkonun fotoğrafını yollamak :)

    By Blogger Çiğdem, at 7 Mayıs 2009 16:52  

  • Cancan annoyanın şu mısırını merak etim ben. Neden mi? e bugünlerde pek meşhur oldu bu mısır işi. Soslusu, tereyağlısı, ballısı hesabı her yerde haşlanmış mısırın bardakta satılanı moda ya... Benim hiç bir şeyde gözüm yok bir annoyanın mısırı hariç :)) sevgimizle

    By Blogger Pirate/Korsan, at 7 Mayıs 2009 21:50  

  • şu hindili yemeğin resmine bayıldım, elinize sağlık =)

    By Anonymous Adsız, at 7 Mayıs 2009 23:25  

  • Bilmem ki Pisi'ciğim. Cancan, "Mısırımızı yesin ama beni rahat bıraksın," dedi! Annoya'sından başkasıyla pek içli dışlı olmuyor da benim oğlum. Yabandır.
    ----------
    Çiğdem'ciğim kim bilir ne güzel balkon resimleri gelecek. Benim sardunyalarım bir mevsimden diğerine çok zor geçiyorlar. Denizden gelen kış rüzgarları yaşatmıyor onları. Her yıl sil baştan başlıyorum sardunya alıp vermeye.
    Masamın kalabalığı baktım da azmış bu fotoğrafta. Bazı bir oluyor ki, Cancan üzerine zıplayabilmek için uzaktan miyavlamaya başlıyor, "Yer aç ben de çıkacağım," derce... Açıyorum hemen tabii, zıııp geliyor.
    ----------
    Benimki de yemiyormuş o bardak mısırlarını Hakan Abi. Kulağına Un mu akıtmışlar, Unlu su mu kaçırmışlar ne, boykota tam hız devam ediyor. Zaten de sokakta bulduğu herşeyi yemez. Pis margarinler filan kullanıyorlarmış. Annoya'm diyor ki, az tereyağında kızartmış mısırı sonra üstüne istersen bal dök yalaymış, istersen biber serpmiş... Şimdi dördümüz de birbirimizi öpüyormuşuz, Hakan& Korsan&Cancan&Oya
    ----------
    ;-) Adsız'a...

    By Blogger Oya Kayacan, at 8 Mayıs 2009 10:48  

  • Cancan bu Annoya çok yaşasın emi!
    Mısır kokusuyla kıvranıyorum akşam akşam. Bak bir yerim şişerse, mesul Annoya'da ona göre. Senin pozlarında pek artistikti, gözümden kaçmadı.

    By Blogger ruhdagı, at 9 Mayıs 2009 21:51  

  • Seni unutmuş burada Annoya'm Ruh Abla. Şimdi gördü, "Şişmiş mi acaba, şişmiş mi bitarafı sor bakalım?" diyor bana.
    Evet yaaaa, çok artistimdir. Annoya'm öğretiyooo ;-)

    By Blogger Oya Kayacan, at 16 Mayıs 2009 11:33  

Yorum Gönder

<< Home