Karşılıksız reklam nasıl yapılır?
Çenemi tutma günlerimin içinde yer alan bir Pazar sabahıdır. Birkaç zamandır almaya bayılınan ve lakin verilmeye kıyılamayan kiloların artık sonu gelmiştir, diye düşünülmektedir. Kalça takozlarına fazla yüklenince neler olabileceği bilinmek bile istenmemektedir. Zaten nazın niyazın bini bir paraya çıkmıştır. “Acı var mı acı?” diye soranlara güler yüz gösterilmemektedir.
Üç beş kilo eritmenin peşinde koşan tuhaf fanilere baktıkça sinir olası gelen Annoya henüz uyanmış, “Eeee be, doya doya yemek yenmeyen Pazar’a Pazar mı derim?” yörüngesine hemen giresi gelmiş..., ayakları geri geri gidecekken eline Hürriyet Pazar eki geçmiş..., ve deeee tam sayfada ilanen ‘Pazar günü nefis bir kahvaltı’ resmedildiğini görmüştür.
Tarifi mümkün olmayan bir heyecan sarmıştır içini. Artık çok geçtir. Gözünü, elindeki sıcacık kahvesini dahi görmeyecek kadar, bu fotoğraf bürümüştür...;
... diyerekten başlasın bu ne idüğü belirsiz yumurtalı tarif. Öyle, çünkü adamlar bu fotoğrafı yemek tarif etmek maksadıyla değil, beyaz eşyasını reklam etmek uğruna yayınlamış.
Başlarken de hikaye edildiği üzere, ‘az ve öz yemek’ şartlanmasında olduğum günlerdeyim. Dün enginarlarımı bir parmak sade suda yumuşatırken, iki kaşık sızmadan gelmeyecek zayıflık gelmesin madem, diyerekten sızmamı da ilave etmiştim. Şimdi bu fotoğrafın tarifine "O" enginarlardan bir tane seve seve girecek. Zaten görülmekte olan taze soğan ve maydanoz, bir miktar da dereotu doğranacak.
Üç beş kilo eritmenin peşinde koşan tuhaf fanilere baktıkça sinir olası gelen Annoya henüz uyanmış, “Eeee be, doya doya yemek yenmeyen Pazar’a Pazar mı derim?” yörüngesine hemen giresi gelmiş..., ayakları geri geri gidecekken eline Hürriyet Pazar eki geçmiş..., ve deeee tam sayfada ilanen ‘Pazar günü nefis bir kahvaltı’ resmedildiğini görmüştür.
Tarifi mümkün olmayan bir heyecan sarmıştır içini. Artık çok geçtir. Gözünü, elindeki sıcacık kahvesini dahi görmeyecek kadar, bu fotoğraf bürümüştür...;
... diyerekten başlasın bu ne idüğü belirsiz yumurtalı tarif. Öyle, çünkü adamlar bu fotoğrafı yemek tarif etmek maksadıyla değil, beyaz eşyasını reklam etmek uğruna yayınlamış.
Başlarken de hikaye edildiği üzere, ‘az ve öz yemek’ şartlanmasında olduğum günlerdeyim. Dün enginarlarımı bir parmak sade suda yumuşatırken, iki kaşık sızmadan gelmeyecek zayıflık gelmesin madem, diyerekten sızmamı da ilave etmiştim. Şimdi bu fotoğrafın tarifine "O" enginarlardan bir tane seve seve girecek. Zaten görülmekte olan taze soğan ve maydanoz, bir miktar da dereotu doğranacak.
Bu bir omlet olmalı aslında ama benimki omlet ötesi, krepsiye doğru bir baza olacak... Baza, çırpılmış iki yumurtanın, iki kaşık un ve 100 ml krema ile tekrar çırpılmasından elde edilecek. Tuzu şaşmaz, deniz tuzu* olacak. Yatağında dediğim malzeme yatacak.
Bu keyfin arkasında kim var biliyor musunuz?
Olmadı be kardeşim, böyle bir fotoğraf çekeceksin de altına imzanı basmayacaksın.
Basmazsan basarlar.
Annoya Annoya, senin dilinin altında başka birşey mi var?
* süper hizmet, söylemeye gerek yok http://www.hepsiburada.com/ (Tariş'e girin)
14 Comments:
Benim sahsi fikrimde Aclikdan gelecek zayiflik gelmesin :)
heleki pazar gunleri.Seytan durutu desem hayir,,Pazar eki durttu gidiyorum bedne omlet yapmaya.
By lezzet sefasi, at 31 Mayıs 2009 14:32
Bir pazar sabahı bu kadar benzer olabilir?
Aynı resmi saat 09:00'da gazeteyi alıp eve gelince görmüş derhal mutfağa koşmuştum ama sen gene kendinden bir sürü şey katmışsın Annoya :)
By ruhdagı, at 31 Mayıs 2009 17:14
Afiyetler olsun Lezzet Sefası. Ben benimkinin lezzetiyle epey bir idare edebilirim, öyle lezzetli oldu ki.
-----------
Bu reklamı yapanın reklamcılığına not veremiyorum Ruh'çuğum :-( Ön plana çıkan omlet olmuş, iş mi yani?
By Oya Kayacan, at 31 Mayıs 2009 17:39
Oyacan'cım,
Tansaş Tariş olmasın sakın...:)
Kızdın mı bana?
Tuzla'daki dost
By Adsız, at 1 Haziran 2009 10:37
Evvet Mine'si evveeeet, hemen düzeltiyorum. Kızmak mı, ne yüzle? Bunca badirende yanında olamadım, üzgünüm sadece.
By Oya Kayacan, at 1 Haziran 2009 11:04
Oya' cım Tariş' e girdim baktım dudağım uçukladı. "Kör tuttuğunu becerir" sözü bunlar için söylenmiş herhalde. Fazladan aldıkları memurların maaşlarını çıkarıyorlar diye düşündüm başka bir şey değil.
By Çiğdem, at 1 Haziran 2009 12:12
Reklamcılara bakmayın siz sevgili Annoya! Keyfinize bakın! Ki zaten de öyle yapmışsınız, ne güzel etmişsiniz...
Sizin hayat sevinci aşılamanıza bayılıyorum. Eşsizsiniz!
By metin, at 1 Haziran 2009 15:43
İştah açıcı görüntüler. Artık gelecek pazarı bekleyeceğiz yapmak için :)
By Uğur Samsa, at 1 Haziran 2009 23:52
yaz geldi
omlet zamanı...kahvaltı
yapılır tabii,hele ki pazar
sabahları....
beraberce kahvaltı yapabildiğimiz
tek gün :)
hafta içi koşturuyoruz işe
kahvaltıya zaman yok...
Annoyam.
By carpediem, at 2 Haziran 2009 09:00
:)))):) Üstad, siz hakiki bir yaratıcısınız. Yok böyle bi şey, kırk yıl düşünsem benim aklıma gelmez (ben de hep bunu yazıyorum, sizin yazılara, ama ne yapayım, hakikaten öyle:)))
By Basak, at 2 Haziran 2009 10:01
E kolay yani Edremit'ten fetva vermek. Çiğdem'ciğim biz becerilmeye alıştık artık. Söz konusu Tariş'in tuzu olursa eğer, şimdiye kadar kullandıklarımın en lezzetlisi ve en ucuzu. Makro'da 250 gramını yirmiye mi otuza mu ney satıyorlar! Sana da boşuna demiyorum Masal Tatlar'ı hızlandır diye... Becerenler tarafına katılalım artık!!!
----------
Metin ne iyi ettin de yazdın. Bu dilimin altında ıslatıp çıkaramadığım bakla aslında sizlerin konusu. Mesele bloggerların üreticilere fazla iyimser davranmaları! 'Al sana beş paket makarna, yaz aman da ne lezzet ne...!' Blogların bu işe bu kadar bedava alet olmaları canımı sıkıyor. Makarna kömür karşılığında oy verenlere neden bozulduk ki o zaman? Bizlerin özelliği karşılıksız reklam olmalı. Deneyip beğendiklerimizi, kalitesine güvendiklerimizi methetmeli, bozuk çürükse zemmetmeliyiz. Ya daaaaa, alalım ciddi karşılığını, yazalım 'bu bir reklamdır' diye, kazandırdığımız kadar kazanmanın da yolunu açalım. Sen ne dersin? Var mıdır bir çözüm yolu?
----------
Ne kaldı Pazar'a şunun şurasında sevgili Uğur!
----------
Muhteşem oluyor omletli Pazar sabahları. Bir de şu sucuk reklamı var ya Dilara'cığım, zor tutuyorum yani kendimi, çözülürüm yakında.
By Oya Kayacan, at 2 Haziran 2009 11:02
İyi ki Başak, iyi ki hepimizin aklı aynı yönde işlemiyor. Pek tekdüzeleşirdik... Öptüüüm.
By Oya Kayacan, at 2 Haziran 2009 11:51
gerçekten de süper hizmet olmuş benim için. ben de deniz tuzu alsam ama nerede bulsam diyordum. güzel bir tariş mağazası biliyorum, önce ona bakayım, yoksa bu siteden.
-ayrıca yazı ve diğer yazılar pek keyifli-.
By Adsız, at 4 Haziran 2009 04:04
Süpermarket rafların da belirdi kısa süre önce, üstünde deniz tuzu yazıyor... Çekilmiş. İyi değil. Ben Tariş'inkini dört beş yıldır dağları delerek buluyorum!!! İri, daha iri, daha ufak, her seferinde kavanozun boyu/kılığı ve zerreciklerin şekli değişiyor ama içinden insana tuz yediğini anlatan bir malzeme çıkıyor mutlaka. Bir de piştikten sonra serpip beş dakika dinlendirin yemeğinizin kapağını kapatıp. Tavsiyem budur. Ette de pilavda da, her yemekte bunu yapıyorum. Yaniii tuz budur işte diye bağırtıyor beni. Umarım beni okuyup bu lezzete her daim özen gösterirler. Sevgiler thesaint...
By Oya Kayacan, at 4 Haziran 2009 09:42
Yorum Gönder
<< Home