Kedili Mutfaklar

Cumartesi, Mayıs 16, 2009

Enginar, bakla e voilà...

Tam sevdiğim gibi oldu. Herkesin her yediği hep sevdiği gibi olmamalı ama. Bildik yemeklere alışmış olur da neyi sevdiğini, nelerin sevilesi olabileceğini bilmeyebilir herkes. Karmaşık bir söylemle, "Aaaah benim bu sevilesi hallerim," diyorum yani. "Mutfak benim ben mutfağın, el de baksın da yapsın," demek istiyorum. Daha önce de söylemiş miydim böyle şeyler? Mükerrer olmayayım yani kendimi beğenmişlikte!


Bay Enginarcı'ya bir limon uzatıp, "Dört tane hazırla," dedim. O biliyor, çeşme suyunda limon tuzuna yatmış olanları almaz ablası. Döndüğümde içinde saplarla birlikte hazırdı enginar torbam. Yetmedi tabii, yine kaydı gözlerim iç baklaya. Yarım kilo da iç bakla. Bunlar birbirlerini tamamlamak için yaratılmıştır sanki. Ya kısmet, ne yapsam bilmiyorum. E zaten vakit dün, akşam.

Bu sabah da bilmiyorum ne yapacağımı. Sıcak istiyor canım enginarı, yemek gibi de değil, içmek gibi de olmasın...

Peki ben enginarla baklaya parmesan yakıştırmıyor muyum çok? Daha önce de böyle numaralar çekmişliğim yok mu?* O zaman ikişer orta boy soğan ve patates, üç diş sarmısak, enginarlar ve sapları, iri doğranmış halleriyle başlanıyor haşlanmaya. İçinde ezebilecek kadar suyu kalınca bızzzzt yapılıyor, bızzzt yapılırken az limon ve deniz tuzu katılıyor. Lezzetlerin dik alâsı zaten içinde var, başka baharat çektirmiyorum canıma.

Onlar pişe veya haşlanadursunlar, Annoya yine iç baklanın içini çıkarma işine girişiyor. Koyuyor onları da bir kuşaneye bol taze soğanla birlikte, on dakika fazla değil, pişiriyor. Neyle? Sızma ile tabii.

Şimdiiii bu püre gibi de çorbaya da yakın, tam da ağzıma layık olan enginar ezmesine şunlar ekleniyor; kırt kırt kesilmiş dereotu, tırt tırt çentilmiş parmesan, şimdi pişen iç baklalardan üç beş kaşık. Az mı az tereyağı ekleyip buyrun karıştırın hepsini.

Serviste yine parmesan, yine dereotu ve bir top acı biber, bir kaşık dolusu iç bakla ile birlikte çorba kasesinin süsü olacak. Parmesan ince ince uzayacak kaşıktan... Limon ekşisi parmesanın dile değen ince acısına yapışacak... Kadife yumuşaklığında enginar ezmesine iç bakla taneciklerinin muhteşem dokusu katılacak. Sarmısak baş kaldırmayacak lezzetlerin arasından ama orada olduğunu, soğanın vazgeçilmez dostu olduğunu hissettirecek.

Bu tarif var ya bu tarif, devamını getiremiyorum çünkü bu tarif hakkında ne desem boş olur...

...veya devam da edebilirim, önce tereyağında soteleyerek tra la la..., az kremayla çırparak bla bla bla..., et suyu kullanarak e voilà...

Derken de baklamız vardı tabii. Küçük ve hafif bir zeytinyağlı tabağı olarak kayda değer nefaseti ile sofradaki yerini aldı.

Çatlıyorum vallahi keyfimden.


* http://kedilimutfaklar.blogspot.com/2007/06/kekikli-i-bakla-yahnisi.html

15 Comments:

  • Offfff offfff! Yutkunmaktan kendimi alamıyorum sevgili Annoya Hanım. Lezzet, keyif, tatlı dil... Kediniz olmak ve hayattan aldığınız zevkin gölgesinde yaşamak isterdim...

    By Anonymous metin, at 16 Mayıs 2009 18:32  

  • Çok yaşa sen Metin. Birden evin içinde kocaman bir kedinin dolaştığını görür gibi oldum. Takdirine layık olmak güzel bir duygu, tanıdığım en flash flash yazarlarındansın bizim buraların.

    By Blogger Oya Kayacan, at 16 Mayıs 2009 20:05  

  • agzimda yutkunacak bisey kalmadi,kurudum,yalandim yuttum seni okurken,yapilmasi sart oldu,tabi ist a donunce, bulamam buralarda tazeciklerini,operim enginar kokan ellerinden basima koyarim.

    By Blogger Nes london-ist, at 16 Mayıs 2009 20:33  

  • "Kırt kırt kesilmiş dereotu, tırt tırt çentilmiş parmesan."

    Şahanesin Annoya :)

    Benim aklımsa halen bir alt posttaki patlıcan salatasında. Bayılırım!!! Bu eksik bir ifade ama ne desem laf değil :)

    Not: Kedi olamam belki ama, hep dediğim gibi, evin beslemesi olmaya razıyım ben :)

    Sevgiler.

    By Blogger ruhdagı, at 16 Mayıs 2009 20:57  

  • Ne iyi ettin de ses verdin Neslosh. Uzuuun zamanlar girdi aramıza, neredeyse 'oğlan doğdu ben yokum artık,' dediğini hatırlar gibiyim. Ben de öpüyorum seni, ufaklığı kokluyorum, çok sevgimle.
    ----------
    Ey Ruh, utandırma beni! Beslemeye evet de besleme olmana şiddetle karşıyım... O patlıcanı yapmak da ne kadar kolay görüyorsun işte. Bulsam bir büyükçe mutfak, 'şimdi akla gelen yemekler' dersanesi açacağım vallahi ;~} Toplarım hepinizi başıma, artık kocalar mı kaçar lokantalar mı top atar, bilemem oralarını!

    By Blogger Oya Kayacan, at 17 Mayıs 2009 10:06  

  • valla enginarın tadını bilmeyen (utanarak söylüyorum) benim bile ağzımın suyu aktıysa vallahi güzel olmuştur demek istiyorum.

    By Blogger Naile, at 18 Mayıs 2009 09:22  

  • Duymamış oliiiim n'ooolur. Bu mutlu Pazartesi sabahı böyle bir yorumla karşılaşmamış oliiim.
    Yine de, derler ya 'It's never too late to mend' (hiçbir şey için geç değildir), başla Naile'ciğim bir yerden enginar tadını almaya.

    By Blogger Oya Kayacan, at 18 Mayıs 2009 09:32  

  • ben bir iç bakla pişirdim ki,
    ağızlara layık
    Annoyam...
    azıcık unlayıp
    bir adet soğan çentip içine,bir bardak su ve
    sızma ile
    ezilene kadar pişirdim...Hani
    derler ya helmelendi,
    üstüne sarımsaklı yoğurt ve dereotu konuldu...
    afiyetle yenildi...
    sevgiyle

    By Blogger carpediem, at 21 Mayıs 2009 11:05  

  • Afiyet şeker olsun Dilara'cığım. Ben de tutturdum, sürekli yapıyorum iç baklayı enginar yanında. Enginarı hiç eksik etmezdim zaten ama bu yıl kadar çok bakla hiç yememiştim! İlk işim dondurucuya da atmak olacak. Ablam her yıl en az on kilo koyar kenarına. Bizde anne usulü kabuklu bakla piştiğinde mutlaka yoğurtla yenir.

    By Blogger Oya Kayacan, at 22 Mayıs 2009 10:29  

  • temizlenip alındığından gerek kalmadı Annoyam...

    By Blogger carpediem, at 22 Mayıs 2009 13:17  

  • oyacığım merhaba..ellerine sağlık yine nefis şeyler yapıyorsun..ellerine sağlık canım..

    By Blogger daimamutfak, at 22 Mayıs 2009 17:09  

  • bewn yemeklerden çok tariflere bayılıyorum burada:)) Bnece de bakla ve enginar ayrılmaz ikili. Sevgiler size

    By Blogger laleninbahcesi, at 22 Mayıs 2009 23:55  

  • Dilara'cığım temizletip aldığının lakerda yapmak için palamut veya torik olduğunu da ben yazayım bari. Devamını senden okuyabilirler ama acilen tarifini de versen!
    ----------
    Merabaaaa, çok teşekkürler.
    ----------
    Neden Lale'ciğim? Yemeklerim de çok güzel amaaaa...

    By Blogger Oya Kayacan, at 23 Mayıs 2009 11:52  

  • Baklaya pek bayılmazdım taki buralara yerleşip baklayı mumla arayana kadar. Şimdi avuçla satın alabiliyorum ve özenle kabuklarını soyup çiğ çiğ yiyorum, sizden esinlenip az zeytinyağı ve kıymık parmesanlı yiyeceğim...Sevgiler

    By Blogger beste, at 8 Haziran 2009 15:07  

  • Son hafta aldığım baklanın kilosu 75 kuruştu, ki burası İstanbul. Kimbilir bizim güneye doğru ne kadar ucuzlanmıştır. Afiyet olsun Beste'ciğim, parmesan baklaya çok yakışıyor. Kıskanmadım değil oralara yerleşmeni. O güzelim rengarenk çarşı pazarları açısından.

    By Blogger Oya Kayacan, at 9 Haziran 2009 10:31  

Yorum Gönder

<< Home