Kekik mi zahter mi neyse, işte onun pestosu
Doğrusu nedir bilmiyorum ve zahterin, ille de Amanos Dağları'ndan toplandığı kanaatinde olanlardan halen/şimdilik ayrılıyorum. İri yapraklıysa zahter, mini miniyse kekik derim. Dolayısıyla, Çeşme'den gelen taze demet benim nazarımda zahter. Getiren kapı komşum Ayşegül itirazlarını beyan etti; O, Çeşme/Alaçatı kekiği olduğunda israrlı.
Bilirkitap olarak Bir Ot Masalı'na bakıyorum haliyle, soru işaretim kafama takıldığı yerde kalıyor...
Böylece, Çeşme'den gelen demeti yine pesto*ya uygulamaya karar verdim. Fındıklı olmasında kendimle fikir birliği sağladım. Pul biber, otun yeşiline zeval vermeden kullanılırsa iyi olacak; sızması kararınca, sarmısağı yeterince. Parmesanını kullanım anında katmak akıllıca.
Fındıkları tavada kavurdum iki dakika. Sonra da bııızzzzt. Sızmasını bol tutup kavanozlayın ve doğru buzdolabına.
Spaghetti var aklımda öncelikle, güzel bir steak var T-bone.
Pesto hazır nasılsa, onlar kolay.
* Blogda bugüne kadar ne zaman pesto demişsem, okur da konuyla ilgili ilgisiz ne buyurmuşsa burada :)
3 Comments:
Ağzımın suyu aktı yine :) Şu pestoya hep niyet ederim bir türlü yapamadım :)
Eline sağlık Oya' cım..
By Çiğdem, at 7 Haziran 2012 17:26
Aa zahter çayı var Antep'te, nedense zahteri yenilebilecek birşey olarak düşünmediydim.
Şu kekiğin de bin tane türü var, her birinin ayrı latince ismi var, öğrenci düşmanı bitki!
By Adsız, at 8 Haziran 2012 00:08
Sen istesen ne pestolar yaparsın Çiğdem'ciğim. Çayır bayır topla otlarını, ooohh missss.
----------
Benim de kafam bozuk bu meseleye Gasilhane :(
By Oya Kayacan, at 8 Haziran 2012 10:33
Yorum Gönder
<< Home