Hamsi, kuzukulak sosunda
Sarıkanat alıyorum o sırada. Sarıkanata sarıkanat demek yasaklanmış. Olta lüfer sana özel, diyor balıkçı. Yersen. Ben yerim.
Üç liraya hamsi var yanı sıra. 35 liraya sarıkanat alana ayıklıyorlar bir de, bonus. Mis gibi. Almayanı döverler.
Balıkçının yanıbaşında neci olur? Yeşillikçi. Kuzukulağı harika. Kırmızılık olarak da turplar, şimdi toplanmış gibi.
Geldik eve ki sarıkanadın pabucu dondurucuya atıldı. Gönül hamsilerden yana.
Hamsi buğulama soğanlı olur, da ben sevmem. Buğulamak için ekşisi çoklu bir pişirme şekli buldum. Bayılacaksınız. Kuzukulakları yıkanıp olduğu gibi tavanın altına yayılıyor. Sızması, kırtkırt karabiberi ve tuzu bir fasıl ekleniyor. Gönül isterdi ki, resim gibi dizeyim hamsileri ancak yine aynı gönül, "Kat gitsin," dedi, "gelişigüzel." Kattım. Limonları da dilimleyip sıkıştırdım ara ara. Bol da sarmısak, dişleri dilimleye dilimleye şöyle...
Suyunu kendi koyverir, siz beş dakikalığına bir kapak kapatın önce, üç beş dakika da açık bırakın.
Kuzukulağı yaprakları narindir, hamsiler pişene kadar pek güzel eriyerek enfes bir sos yarattı bana. Tuz ve karabiberi yeniden kırtkırtladık ve deeee, taze kekik hemen altını kapatmaya yakın, az daha sızma. Buharına karışan kokuyu bir duysanız derim, bir de duymasanız...
Hamsiye bu kadar paye biçilir ancak.
Rakı mı şarap mı?
Taze ekmek var, biraz da kızartalım mı?
Helva aldım üstüne diye, fırınlayalım mı fırınlamayalım mı?
Hadi afiyet şeker...
----------
Benden daha daha hamsi muhabbeti isteyenler, buyursunlar...