Çocukluk aşklarımdır yol üstü kestane kebapçılar, kışlık aşklarım. Hani bu kadar mı deli olunur tanımadığın etmediğin elin adamlarına? Öylesine tablo gibi mi seyredilir onların o ayazdan ve ateşten çatlamış nasırlı kaba elleri? Da Vinci yontuları izler gibi nasıl çakılır kalır bir çocuk, alt tarafı işte kestane kebapçıların karşısında?
Şehrin kenar semtlerinde belki halâ vardırlar, en keyifli kestaneciler mangallı kestanecilerdir. Otururlar ya sıcak sıcak kor kömürlerin yanıbaşında, mangal ortalanmış bacak aralarına, ayaza inat.
Arabalılar çıktı sonra... Derken süslü püslü boyalı tentelilerine tav oldular arabaların. Yerleşmişti zaten tüpgazlar arabaların altına. Nerde kaldı o mis kokusu kor ateşte kavrulan kestanelerin, nerdeee?
Cezbetmiyor beni anlayacağınız tüpgazlı kestane kebapçılar. Tıpkı camekânlara tıkıştırılan
çiçekçi çingenelerin* bendeki çekim güçlerini kaybettikleri gibi. Alıyorum kestanelerimi, sokağın keyfini evime taşıyorum. Kâh fırında kâh tavada, her seferinde değişik bir kestane kebap yöntemi gelişiyor mutfağımda. Bu sefer yaptığım en basitiydi galiba.
Mevsimlik mutfak temizliklerimin bir hafta kadar önceki sonuncusunda, şu köz aleti neredeyse yolcu ediliyordu. Alet patlıcan közlemek üzere alınmış, patlıcanın koyverdiği kara su ocağımı batırdığından ilk kullanımda görevden azledilmişti. Şöyle bir on dakika falan salladım elimde, kalanlarla gidenler arasında nereye koyacağıma karar vermek için. Kaldı. İyi ki.
Sonra dün, elimde kestanelerimle ben, mutfakta bakına dururken..., birden aklıma mangallı kestane kebapçılar düşmesin mi? Korlar üzerine oturttukları sacın delikleri gözlerimin önünde canlanmasın mı? Mutfağın sözde közcüsü de delik delik ya...
Çizdim** kestanelerimin, böyle tabir edilir kabuklarında bıçakla hafifçe yarık açmak, yiyeceğim kadarını. Orta boy ocağın orta halli alevinde ara ara sallaya çevire kızarttım onları kuzu kuzu. Kuzu kestaneleri bunlar çünkü. Mini mini. İnebolu dağlarından toplanmış.
İnebolu kestanesi pek meşhurdur. Kuzguncuk, İcadiye'ye gelip İnebolu Pazarı***ndan alırsınız artık. Girmişken o dükkana, bakının iyice etrafınıza. Her Cumartesi taze mal gelir köyden. Sebzesi, yumurtası, mantarı, meyvesi, reçeli, pestili, mısır unu, kızılcık tarhanası; hepsi dağdan bayırdan. Bir de parmak sucuğu vardır, dükkanda pek bulunmaz, ısmarlarsanız getirir :)
On dakikada sadece kabukları kaldı sahanda. Özlemişim.
Kestane kebapçı aletim de var artık.
Ben bu kışın keyfini seveyim.
* Açık Radyo'dan bu eski yazımı okumadan geçmeyin
http://www.acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=7379
** Bu işleme 'cibizlemek' de derlermiş ama makbul bir yöntem de değilmiş meğerse. Yazıyoooor, işin esasını
İnebolu Gerçekleri yazıyor.
*** İnebolu Köy Pazarı, İcadiye Cad. No:34; 0216 553 6252