"Olursa böylesi böylesi olsun" serisinden...Mutfağa daha az giriyorum. Mevsimlerden denizlerin kıyı dibinde, koca kestanelerin önce şamdanlı sonra da dikenli gösterilerini sergilediği geniş gölgelerinde aylaklama mevsimim. Yani buna elveriyor hallerim. Yok eskisi gibi teknelerde zıplamak, surflerle uçuşmak. Böyle de olunca huysuzum biraz biraz. Huysuzluklarımla beraber toparlayıp kapı dışarı ediveriyor ev beni. Kavuşulduğunda çöpe dolanmış pamuk şeker kıvamında oluyorum.Her yediğim özel, her içtiğim güzel. Dostlarımın, ailemin, ayağımı çekmediğim meyhanelerimin önüme koydukları her lezzet ayrı birer büyü. Esas büyücü benim ama. Bakın hele hele şu dolabın çekmesinde yatan dört patlıcanın başına gelenlere.a) Annoya'nın "fırında limonlu, acılı yoğurt sosunda patlıcan"ını yemeyen patlıcan yedim demesin!Yarım kase yoğurt duruyor buzdolabında, işte oracıkta. İki de yumurta, son kalanlarım.* Bu sefer Şirince'nin sızması.**
Kasedeki yoğurduma başlıyorum ilaveler yapmaya. Ne demiştik, yumurta, sızma... Derken ne diyelim, acı Urfa pulu, Edremit dağ kekiği, bir limon kabuğu rendesi ve suyu, deniz tuzu..., çekirdekleri olmayan bir jalapeno ile avuçla maydanoz, iki koca diş sarmısak da incecikten kıyılmış... Çalkala yavrum çalkala...
Soooracığıma, gelişigüzel kabukları sıyrılmış patlıcanları dilimliyorum. Pijamalılardan sıkıldım diyelim, o yüzden. Dilimleri yoğurtlu karışımıma batıra çıkara fırın kağıdı ile kapladığım tepsiye yerleştiriyorum. Bu da 'fazla bulaşık çıkmasın hallerim' yüzünden.
Yoğurdun yarısı dilimlere bulandı, yarısı kaldı. Sert bir manevrayla dönüp yine buz dolabında duran galeta unumu çıkardım. Dışarıda acır bu malzeme, yağlıdır ya; soğukta durması ehvendir, bu da bu yüzden.
Galeta unundan altı yedi kaşık kadarı yoğurtlu karışıma girdi, yeniden çırpıldı ve patlıcan dilimlerinin üzerine döküldü. Derken biraz da üstünün üstüne galeta unu serpildi ve hafiften sızmalandı.
Sıcak fırına girsin, bırakın kızarsın, pişsin.
Olmaz be yaw, fazla kaçmış lezzeti. Tepsinin sol ucu anında uçtu.
Tadından yenmiyor ki!
b) Puli yiyoruz, naneli ve daha bisürübişili... Ar damağımız çatladı mı ne?Mutfak penceresi önündeki
edible*** otlarımın aralarına filizlenmiş sarmısak dişleri sokuşturduğumda bana müthiş bir güzellik yapıyorlar. Yok böyle bir tat; minicik, dipdiri ve henüz dişe durmamış küçük sarmısakçıklarda olan gibi...
Şimdi puli pişecek. Nane limonlu puli olacak kemiksiz puli parçalarımdan. Bol kırmızı soğanla birlikte, hava girmeyecek gibi sıkı kapalı bir tencerede, elektrikli gözün 1'inde pişmeye başlayacak.
Sizlere yeni yeni aksettirmeye başladığım azar azar tatlandırma huylarım burada da devreye girsin hemen. Arada pencere önünden iki üç taptaze defne yaprağı, bol kekik, bolca da biberiye toplansın. İster kıyılsın da atılsın tencereye, yok bu kadar lezzete gelemem denirse de eğer, salınsın olduğu gibi. Deniz tuzu azardan başlayarak katılsın, azıcık da biber çekilsin. Su durumu kontrol edilsin, çektikçe eklensin.
Kettle kenarımızda hep kaynarmış gibi, homur homur dursun. Kapaklayıp sıkıca, bırakalım yine kendi haline, pişsin de pişsin.
Bir sonraki etapta sapı yumuşak, daha nazlı olan bitkileri ilave ederiz, olur mu? Önce koyduklarımız odunsu sapları olup da pişmeye daha çok hakkı olanlardı dikkat ettiyseniz; etmiş miydiniz bakiiiim, hııı?
Ben bu durumda sadece kendi nanelerimi yaprak yaprak, sarmısaklarımı incecikten doğranmış ve azıcık kıyılmış yabani semizotu dallarımı kullanıyorum. Deniz tuzu ve iki harekette çekilmiş biber ilavesi yapıyorum. Gereken kadar su, yine kapatın tencereyi sıkıca, pişmeye devam.
Bu son fasıl, rendelenmiş bir limon kabuğu**** ve suyu, bol paprika, tuz (işte o dediğimden*****)... Karıştırıp bırakın iki taşım daha fıkfıklasın. Dağıldığı kadar dağılmıştır etler, biraz da biz dağıtalım. Niyet makarnaya sos olsun, yanına da patlıcandan alınsın.
Şimdi bir
al dente makarnaya kaldı iş. Pennette rigate/Barilla, makarnam/
pasta'm budur. İtalya'da yaşarken de Barilla'yı seçmiştim onca makarna arasından, o gün bugündür...
Evde kalınca da başıma bunlar geliyor işte.
Mutfağa girdiğimde hiç aklımda olmayan, limonlu mimonlu enfes lezzetlerim artık bana bir çatal mesafede.
Puli makarna üstünde, patlıcan da kenarında. Kocaman tabaklarda, üçü birarada...
Bu da evde kalmış Annoya'nın pamuk şekeri kıvamı.
Desenize, "Yallah sokağa!"
* dolap inlemeye başlamadan alışverişe git Annoya...
** bir Şirince'den Candan, bir Edremit'ten Çiğdem sızması, gözüm başkalarını görmez zaten ;)
*** yenilebilir...
**** limon kabuğuna fena sarıyorum!
***** Tariş'in deniz tuzu demiş miydim?