Biliyosunuz, tezgahta gezmeme bişi demiyo. Evyeye girmeme yasak var ama. Hiç belli olmazmış, ne kadar temizleyip durulasa yine de deterjan artıkları kalıp beni hasta edebilirmiş. Su yalıyorum çünkü oradan. Şimdi n'apıyo? Evye yanına bana su koyuyo. Çok makbule geçiyo. Demek ki sen yüksek yerden su içmeyi daha çok seviyomuşsun, diyo. Annoya'mı çok seviyorum. Evde hiç mama yemediğim yer kalmadı zaten. Sehpalara kütüphanelere mama yerleştiriyo. Ben bulunca birlikte seviniyoruz.
Kuyruğumun mutfak sandalyesinden sallanırkenki hali. Ninem Selma bizde. Mutfakta çok iş oluyo. Şimdi Annoya palamut yapıyo mesela, sadesinden hani. Koydu kenara rakısını da, yaptı salatalarını da, öğlen öğlen oluyo bunlar. Kuyruğum bu sebepten sallanıyo, bekliyorum manâsında. Hem bekliyo hem de Annoya'mı çok seviyorum.
Kuyruğu arada sinir sallayışı ile savurduğum da oluyor. Annoya'm Ninem Selma ile sohbet ederken mesela diyor ki, "Oldu valla, neden olmasın. Pekalâ da çıktı pastanın içinden. Ne yani dansöze benzetmekler filan? Yok şapkadan tavşan, koldan güvercin de desinler yani... Hatırlasınlar da, nereden isterlerse çıkarsınlar. Bir olmazı bebeler. Hani daha tanımıyorlarsa, kimdir nelere kadirdir bilmeyenlerse, pastadan çıkan amca olma sakıncası var."
Bu minval söyleniyordu, sohbet değil aslında, sinir döküntüsü.
Ninem Selma derseniz, domuzsal bir takıntı bağımlısı olduğu şu günlerde aile fertlerini sürekli arayıp sorarak kontrollarını hiç gevşetmeden sürdürüyor. Dikkatinizi çekerim. Kontrol. Kontrôl değil. Nasıl incelmişiz bu kadar, neden incelmişiz Annoya'ma göre belli değil. "Fransız ekolü anasını sattığımın herkesi," diyor. Ekönömi ne ekölünün ekonomisi peki? "Batıyoz ulan batıyoz. Elde avuçta kalmadı kimsede."
Ben arada kuvvetlice kuyruk yaptım. Yırtık dondan çıkar gibi, dağdan çayırbaşına inenlere atıfta bulundum zanneden Ninem Selma, "Aaaaaah," dedi, "yaşasa bir destan daha yazardı..."
Ara ara da kafamı gösteriyorum öbür yandan. Hadi Annoya hadi, manâsında. Palamut zamanına ne kadar var daha?
Beklenenler bunlardı. Azsss soora oturup yedik güzelce. Sızmaydı tuzdu limondu biberdi karışımı ile ovalanan palamutlar ocak üstü ızgara. Yaaaa Annoya'm, makinenin ayarıyla oynayıp durmasana. Kepaze ettin balıkların fotoğrafını yine. Neyse, seni çok seviyorum. Bana bu kadar değer verdiğin için, yasak masak koymadığın için.
Dündü. Annoya'm, Annem Kimsecik'e köşe yaptı. Altta ben de varım. Kartondan kediler, kalpler, yün yumakları ve falanfilanlar var. Bu köşe bizi çok mutlu etti. Şehit aileleri o sırada dayak mı yiyordu ne ekranda? Bir bizim anı köşemize baktık, bir de onların haline... Bakakaldık.
Annoya'm bir yandan da yeni bir kardeş için ağzımı arayıp duruyor bugünlerde. Mine Teyze bulmuş, adı Pamuk, diyo. Ninem Selma şiddetle itiraz ediyo. En azından o buradayken Pamuk bu eve giremesss yani. Şimdilik rahatım. Annoya'mı çok seviyorum.
Burada tavşanpotla oynarkenki halim resmediliyor. Ahtapot bacaklı tavşanıma tavşanpot diyoruz. Pamuk bize gelirse adı Mamuk olabilirmiş. Yamuk olsun daaa iyi... Bu evde dedikodu biter gibi değil ama bazı yasaklar var, konuşamıyorum. Olsun, Annoya'm seni seviyorum.
Gidiyorum.
Annoya'ma bir sinir yıkama yağlaması yaptırıcazzz.
Yazamaması asabiyetten galiba.
Hepinizi de sevsem olmaz mı?