Foodie olmam sahicidir...
Paul Levy* yıllar önce (1986) gerçek bir foodie olduğumu söylemişti. Paul, The Official Foodie kitabının iki yazarından biri. Foodie** sözcüğünü diğer yazar Ann Barr ile tasarlayıp dünya mutfak sözlüklerine oturtan adam. "Foodie kısaca aldığını, pişirdiğini, yediğini bilen; merak eden demek," diye konuşmuştuk Paul'la.
Sabahın erkeninde mutfakta hiç bir işim olmamasına, keyifle yayılıp oturabilir veya sıcağa rağmen bir yerlere seyirtebilir seçeneklerim olmasına rağmen tencere tavayı ortalığa yayıp yemeğe durmam bundandır. Bir demet pancarım var ve merak ediyorum. Merakım zeytinyağlı pancar pişirince bitecek. Hiç yapmamışım. Pancarı hep haşlayıp sirkeleyip limonlayıp sarmısaklayıp dereotulayıp, yıp yıp yııııp iştah açıcı ~ turşumsu şeklinde yemişim. O halde kurtuluş zeytinyağlı pancar pişirmekte. Sofraya kırmızı bir zeytinyağlı çeşidi koymakta.
Haşlanacak nuar parçamı da hani mutfağa girmişken halletsem bari. Parçalanmamış etleri fırına atmadan kullanılan bir yöntem vardır hani. Önceden tavada kızartır, renklendirir, böylece lezzetini içine hapsederiz. Bu işi ister tereyağında, ister yağsız tavada yaparız. Söğüş etlerimde de bu tekniği kullanıyorum, haşlanırken bütün tadını suya bırakıp gitmiyor böylece.
Tazecik ot ve yaprak fasıllarımı atıyorum tencereye artık herkesin bildiği gibi; defne yaprakları, kekik çeşitleri, biberiye, nane ve de top top renkli biberler. Bir koca baş soğanı top halinde, bir havuç, onlar da tencereye. Şimdi de başlıyor haşlama faslı.
Sık sık kontrol, sıcak su ekleme filan bilinen durumlar. Bilmediğiniz bizim şu didiklenmiş nuar yöntemi olabilir. Ablam Hülya'nın moda misafir yemeklerinden birinin esas yapısını teşkil ederdi. Üzerine haşlama suyuyla yapılmış enfes bir gravy dökülürdü. Gravy rendelenmiş havuç turuncusu ve inceden doğranmış dereotu yeşili ile renklendirilirdi. Şimdilerde bu yemek out, demode, fi tarih yani.
Biz burada, sofradan sofraya bir Haziran geçirdiğimizden, özlediğimiz bu lezzete 'dur' dedik. Kuru kuru yemeye karar verdik didiklediğimiz nuarı. Tedavileri neticesiz bel ve kalça ağrılarına da yardım edelim dedik. Yani yeniden, bir daha, tekrar ve Allah sizi inandırsın az yemeye karar verdik. E peki pancarı ne ettik?İki minik patlıcan, üç minik taze patates, bir kocaman soğanla birlikte sızmada pişirdik. Mutfak penceresi önünde yaşayan otlarımızdan yakıştırdıklarımızı ihmal etmedik, tuzunu biberini ayarladık. Zeytinyağlı diye yanılıp şeker koymadık, pancar malum yeterince şekerli. Pişince limon sıktık, ekşitmeyecek ama lezzetlendirecek kadar.
Şimdi bu pancar var ya, faydası gani derler de inanmazdınız değil mi? Karaciğerin düzenli çalışmasını sağlar. Kansızlığı giderir. Şeker hastalığı ve vereme karşı korur. Mide ve barsakları kuvvetlendirir. Sinirleri yatıştırır, diyor http://www.medikalsozluk.com/
Pancar yemeğim de çok lezzetli oldu.
Zeytinyağlı pancar da denenmiş zeytinyağlılarım arasında artık.
Anladınız sahici sahici foodie kimmiş...
* http://en.wikipedia.org/wiki/Paul_Levy
**En güzel foodie tarifi burada http://www.slashfood.com/2006/02/10/what-is-a-foodie-anyway/

Akşamlardan bir akşam, Bizim Tepe'de abla tarafımdan bir kısım yakınlar toplandık. Bizim minik Kaan'ımız, Yeğenim Aylin'in oğlu, artık orta okul mezunu olmuştu. OKS'sinde de, dediğine göre bir hayli başarılı olmuştu... İşte biz yakınlar da toplanıp olayı kutladık, gerekeni yaptık.
Kuzenim Kaan diploma töreni falan ayağına bir sürü hediye götürmüş. Ben burda sinir krizleri geçiriyorum tabii. Seneye Kedili Mutfaklar'dan mezun olucaaam. Bakalım bana neler alacaklar.
Yeğenim Aylin, oğlunun ilk mezuniyetinde gülücükler saçıyordu. Annem Selma "Biz bunlardan çok gördük ama bu tuzu biberi," olgunluğundaydı. Daha neler göreceksin bak sen. Sıkı bas tamam mı? Ablam Hülya'nın yüzünde güller ha açtı ha açıyordu . İlk torun tabii. Haydi bakalım Kaan, kim tutar seni. Hak tanırlarsa ülkeye hayırlı bir evlat ol. Yok o hak hukuk zamanlarını aşmış olursak eğer, bilmem artık. Bizim canımızdan olduğunu unutma yeter.
İtalyan mutfaklarında, artan makarnaları frittata yaparlar. En güzel pasta frittata, frittata di spaghetti'dir. Kaldığı tencerenin dibindeki makarnalara çırpılmış yumurta başta olmak üzere peynirler salamlar otlar filan eklenir. Ocakta bir süre halleşir malzemeler. Sonra bir fırın kabına ters yüz edilip fırınlanır. Bir güzel olur, bir güzel olur. Her makarna yapılışında fazlaca hazırlanıp arttırılmaya bakılır ki, bir öğün sonra nefis bir dilim frittata di spaghetti yensin.

Çoook eskiden Batanay, sonra Seaport idi. Artık Eftelya. Beylerbeyi'nde. İki hafta kadar sonra bu çirozlardan da yenecek kısmetse. Şimdilik, yine kendilerinin yaptığı enfes lakerdası ve muhteşem mezeleri balıkları salataları filan idare ediyoruz. Bir de yetişip tek masalık rıhtımını ayırtmışsam eğer. Değmeyin...

Bir güzel bahçe, güzel yemekler ve güzel kadınlar. Eren'ciğim sağolsun, tadı unutulur gibi değildi domatesli fesleğenli makarnasının. Kirazları ağacından yedik, diş kirası olarak da bahçenin kıvırcıklarına talip olduk. Şimdi soldan soldan geliyoruz, Candan, Ceylan, Mine ayakta; Oya ve Eren kurulmuş oturanlar.

Belki en lezzetlisi değil ama patlıcan salatalarının en kolayını buldum, çakmasını. Şu közleme işi yıldırır bazı insanı. Canının isteyeceği varsa istetmezsin. "Bir meze tabağı eksik," dersin, "oluversin akşamın içki sofrası." Ocak batacak, temizliğiyle uğraş uğraş dur. Cillit Bang, bang bang bang...
Bunları hep birlikte sızmada dolaştırıyorum. Sonrasında otlar motlar ekliyorum yine dolaştırıyorum. Sotelenirmiş gibi yani ve de azıcık su ekleyerek pişmeye, yumuşamaya bırakıyorum.
Şaibeli gıdadır. İlk tartışma, “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan?” şeklinde başlar. Konuyu en iyi bilmesi gereken horoza danışırlar, o da “Ben kocalık görevimi yaparım gerisine karışmam,” der. Tatsız tuzsuz bir espri anlayışı yani. Sağlık konusu içinde tartışılması ise, sonunda espri boyutlarını da hayli aşarak handiyse korku ~ komedi filmi niteliğine ulaşmıştır. Türküsünde derseniz sarısından fayda yoktur.
Anadan emdiğimiz sütten sonra en iyi gıdadır diye bildiğim/iz yumurta bir kere çiğ ve de hattâ rafadan yenirse kafadan zararlıdır. İlla ki iyice pişecek, yoksa başımıza maazallah salmonella belasını saracaktır. Göze dostluğu ve kansere yaptığı iyilikler tartışılmaz olacak..., yaşlılıkta alzheimera kafa tutacak...; ancaaaak, kolesterol hallerimize etkisini sorarsanız eğer, her üç ayda bir nasıl derler quarterly, değişecek.
Meşelidir engin de dağlar meşeliiiii...
Sarısından fayda yok, kaç gel gece yarısı...



