Çerkeziyle kadayıfıyla tavuktan önce Cancan'ın yeni yaşı...






Kılçıklarını kıl kıl aldım sultanilerin iki yanından. Bıçak yardımı ile ama keserek değil, çekerek. Sultani, çiğ çiğ yendiğinde o kadar lezzetli bir bezelye türü ki, ayıklarken yarısı gitti. Bir pakette azıcıktı zaten, yemek yapsan porsiyon etmez. Ben de tuzlu limona basıp turşumsu bir lezzet elde etmeye ve bazı ızgara et~balığın yanında yenilebilir dekorasyon malzemesi olarak kullanmaya niyet ettim. Maksat, "Eli lezzetlidir, ne yapsa yenir," dedirtmek eşe dosta.
Sultani ile uğraşmamdan hazetmeyen Cancan, kendine başka iş ararken küçük oyuncak sepetini devirdi. Gürültüye koştum ki durum bu. Bugünlerde sürekli oyuncaklarını döküp saçıp ortalarında yuvarlanıyor. Ben anlıyorum o maskaranın ne demek istediğini tabii. Doğum günü yaklaşıyor ya, yeni oyuncaklar aldırtmak maksadı.
Kadıköy gezilmişti geçenlerde, çarşı pazarı tabii. Cemre'yi ziyaretim muhteşem oldu, http://www.awecemre.com.tr/ . Tadına bakmanın suyunu çıkarmama hiç ses etmeyen Murat'tan biraz da evin ihtiyaçlarını toparlayarak çıktım. İhtiyaç dışı alışverişim tatlı tüketimine dayalı birkaç parça şeydi ki bana kafayı da yedirdiler. Malatya işi, nar döneri dediklerine bayıldım hele. Kamkatların da şekerlemelerini yapmışlar. Muhteşem.
Örtüm tabii ki muhteşemden öte bir şey. Anneciğim Selma'nın çeyizine işlediği hesap işi bir yemek örtüsü. Yıl kaç peki, 1940 mı ne?
Tellerime iki el attım bıraktım, aklımda yokmuş öyle bir mesele meğer. Şimdi aklıma yatma safhasında. Elime geçen, tellerle ilişkilendirebileceğim şeyleri bir teneke kutuya dolduruyorum. Tellere bulaştığım ilk gün fındıklı peçeteliği yapmıştım. Çok şeker oldu mini maviş göz boncuklarıyla filan. Stor perdelerimi çekiştirdiğim iplerin ucuna da incik boncuk çıngırak filan dizip tutacak yapmaya karar vermiştim. Biri aha sol üstte duruyor, hattâ astık yerine de sallanıyor o aslında. Diğerleri gün ola harman ola, yapılacaklar elbet. İçim dar mı ne? İçim diyorum, "İçiiiim, dar mı ne?"
Kadıköy Çarşı gezilirse Çiya'ya uğranır tabii. Neden tabii, onu da anlamıyorum vallahi? Kaç senedir gidip de memnun kaldığım olmuyor. Tencere yemeği yemek istiyorum hep, vıcık yağlı sularda geliyor. Musa Usta ne yapıyor, kontrolu neden bu kadar kaçırıyor elinden acaba? Ünlü olmakla kalınmıyor çünkü olduğun yerde. Ününü sürdürecek performans da gerekiyor. Nitekim azar azar tadına bakmalık istediğim iki küçük tabağımın lezzetleri de hayli elden geçmeyi gerektiriyor.
Ekşili bulgur köftesi dediği sanırım analı kızlı olmalıydı. Ekşiye, limon da yesem ekşi demeyen ben bu yemekte sevimsiz bir ekşilik buldum. Taze sarmısak yahnisi ise olmadık, ne yapsan olmayacak gibi duran bir tuhaflık. Pide üstü yoğurt ve onun da üstünde taze sarmısaklı taskebap... Yağlılıklarının da bir daha üstüne basmak istiyorum, çok yağlılar, çok da salçalı. Yağ ve salça karışımına lezzet diyorsak eğer, o zaman başka.