Pazartesi, Mart 30, 2009
Cuma, Mart 20, 2009
Ayvayı yemeli de yemeli...
İkinci sorumu hemen yanıtlıyorum. Kaynattım içtim. İçine iki de karanfil, bir kaşık da bal... Tadı güzel, rengi güzel. Faydası var mıymış? Bilmiyorum daha. Çekirdeğin faydasından cilt maskesi filan olarak bahsediyorlar. O taraklarda bezim yok. Olanlara baktım ama, öğrendim *.
Bir de hurafe, tatlısını filan yaparken ille çekirdek katacaksın içine ki rengi acayip güzel olsun, diyeler! Yok öyle bir durum. Yıllarca inandım, boş yere kandım... Baksanıza şu çekirdeksiz pişen ayvalarımın rengine, hani bir yazı önce. Ne yani, çekirdek ne yazacak bu renge siz deyin gayri.
Su Ürünleri Tanıtım Grubu ne hava çalıyor? "Haftada iki gün balık, yaşam boyu sağlık." Bana sorarsanız haftada üüüç beeeş gidiyor balık kekâları. Ama işi sağlık boyutundan sefa boyutuna çevirdiğimden bu grup beni dışlıyordur mutlaka. Bahsetmiyor yani adamlar, balık yanında çökülecektir rakının başına aynı zamanda, gibi bir mevzuattan. Ya da turpların gözleri sevdaya düşüren şekillerinden bul da, şiirlenip uzat uzattıkça sofranın keyfini demiyorlar.
Sorgu suallerimden ilkini merak ediyorsunuz bence. Altı ayvam vardı, hepsinin kabukları bızzzt aletime girdi. Bir limon suyu, iki üç diş sarmısak ve tuzla iyice bızzztlandı. Koyduğum şık porselen kavanozumda üstü sızmayla örtüldü. Süslendi de, benim gözlerime şenlik önce sonra da resme çıkacak tabii, kolay değil.
Akşamına, tavaya yatan balık filetosunun üzeri bu ezmeyle kaplandı. Renkli biberlerin iri taneleriyle bezendi. Zencefil çentikleriyle ödüllendirildi. Tava folyoyla örtüldü sımsıkı. Beş dakika geçti, on dakikaya varmadı...
Artan ayva bızzztını buzdolabında saklayın. Balıktan başka yerlerde de kullanacaksınız çünkü. Tavuktu mavuktu filan...
Buyrun oturun sofraya.
Ablam Hülya, "Şeytanın aklına gelmez," dedi.
* http://dogadansifaya.blogspot.com/2008/01/ayva-ayva-ekirdei.html
Çarşamba, Mart 11, 2009
Sultani turşu vesaire haberleri
Kılçıklarını kıl kıl aldım sultanilerin iki yanından. Bıçak yardımı ile ama keserek değil, çekerek. Sultani, çiğ çiğ yendiğinde o kadar lezzetli bir bezelye türü ki, ayıklarken yarısı gitti. Bir pakette azıcıktı zaten, yemek yapsan porsiyon etmez. Ben de tuzlu limona basıp turşumsu bir lezzet elde etmeye ve bazı ızgara et~balığın yanında yenilebilir dekorasyon malzemesi olarak kullanmaya niyet ettim. Maksat, "Eli lezzetlidir, ne yapsa yenir," dedirtmek eşe dosta.
Sultani ile uğraşmamdan hazetmeyen Cancan, kendine başka iş ararken küçük oyuncak sepetini devirdi. Gürültüye koştum ki durum bu. Bugünlerde sürekli oyuncaklarını döküp saçıp ortalarında yuvarlanıyor. Ben anlıyorum o maskaranın ne demek istediğini tabii. Doğum günü yaklaşıyor ya, yeni oyuncaklar aldırtmak maksadı.
Kadıköy gezilmişti geçenlerde, çarşı pazarı tabii. Cemre'yi ziyaretim muhteşem oldu, http://www.awecemre.com.tr/ . Tadına bakmanın suyunu çıkarmama hiç ses etmeyen Murat'tan biraz da evin ihtiyaçlarını toparlayarak çıktım. İhtiyaç dışı alışverişim tatlı tüketimine dayalı birkaç parça şeydi ki bana kafayı da yedirdiler. Malatya işi, nar döneri dediklerine bayıldım hele. Kamkatların da şekerlemelerini yapmışlar. Muhteşem.
Örtüm tabii ki muhteşemden öte bir şey. Anneciğim Selma'nın çeyizine işlediği hesap işi bir yemek örtüsü. Yıl kaç peki, 1940 mı ne?
Tellerime iki el attım bıraktım, aklımda yokmuş öyle bir mesele meğer. Şimdi aklıma yatma safhasında. Elime geçen, tellerle ilişkilendirebileceğim şeyleri bir teneke kutuya dolduruyorum. Tellere bulaştığım ilk gün fındıklı peçeteliği yapmıştım. Çok şeker oldu mini maviş göz boncuklarıyla filan. Stor perdelerimi çekiştirdiğim iplerin ucuna da incik boncuk çıngırak filan dizip tutacak yapmaya karar vermiştim. Biri aha sol üstte duruyor, hattâ astık yerine de sallanıyor o aslında. Diğerleri gün ola harman ola, yapılacaklar elbet. İçim dar mı ne? İçim diyorum, "İçiiiim, dar mı ne?"
Kadıköy Çarşı gezilirse Çiya'ya uğranır tabii. Neden tabii, onu da anlamıyorum vallahi? Kaç senedir gidip de memnun kaldığım olmuyor. Tencere yemeği yemek istiyorum hep, vıcık yağlı sularda geliyor. Musa Usta ne yapıyor, kontrolu neden bu kadar kaçırıyor elinden acaba? Ünlü olmakla kalınmıyor çünkü olduğun yerde. Ününü sürdürecek performans da gerekiyor. Nitekim azar azar tadına bakmalık istediğim iki küçük tabağımın lezzetleri de hayli elden geçmeyi gerektiriyor.
Ekşili bulgur köftesi dediği sanırım analı kızlı olmalıydı. Ekşiye, limon da yesem ekşi demeyen ben bu yemekte sevimsiz bir ekşilik buldum. Taze sarmısak yahnisi ise olmadık, ne yapsan olmayacak gibi duran bir tuhaflık. Pide üstü yoğurt ve onun da üstünde taze sarmısaklı taskebap... Yağlılıklarının da bir daha üstüne basmak istiyorum, çok yağlılar, çok da salçalı. Yağ ve salça karışımına lezzet diyorsak eğer, o zaman başka.
Yanında duran hani o "ben koydum annem kaldırdı" dediğim ayva tatlısı. Bugün yine yapıldı. Tarifi aşağıdaki adresimde duruyor ancak bu sefer ben koydum ben kaldırdım. Ne yazık ki Annem Selma burada yok. Evinde de yok, hastanede.
http://kedilimutfaklar.blogspot.com/search?q=ben+koydum+annem+kald%C4%B1rd%C4%B1
Benim de keyfim yok.
Mutfak vesaire bu kadar derman bugün derdime.
Cumartesi, Mart 07, 2009
Bahar vurgunu
Pazartesi, Mart 02, 2009
... işte böyle böyle
Kargaburun karmaşası da gelecekmiş başımıza demek ki. Burada derli toplu durduklarına bakmayın bu aletlerin. Hepsi oldukları yerden çıkıp edevata karışıyorlar ve de olanlar oluyor tabii; ortalık birbirine giriyor. Tel bükmeye başladı benim maymun iştahlı. İncecik tellere boncuk takıyor, fındık sarıyor, çiçek dikiyor... Ne yaptığı belli olsa yüreğim yanmaz.
Ne buluyorsa iç içe tıkıp haşlama adetinin son resmidir bu. Evde olan her sebze, her yeşil ve ilaveten köy bulguru. Çiğdem Abla'nın Edremit'ten yolladığı köy bulguru demek istiyorum ki, bulgur da bulgur yani.
Pazar sabahını farelerle geçirdik. Carrefour'a gidince, ortalık yerde göreceğiniz 'ne alırsan 1 TL' ibareli garip karmaşayı atlamayın sakın. Annoya'm yumuşacık, şirin mi şirin farelerle süslü bu havluları bulmuş o dağın arasında, severim diye almış. Laf mı yani, bayıldım, pek hoşlar doğrusu.
Sızması, iki hafta filan sonra içinden limonlar alınarak kullanılmaya başlandı. Lakin şaşkındı geride kalan sızma, tadını nerelere soksundu? Izgara balığa mı eşlik etsindi, içine ekmek mi bandırtsındı, damlasını altın değeriyle ölçtürüp tabak kenarlarını mı süslesindi?