Güllü kavun likörü, buyur buradan iç
Pembe pembe, misler gibi kokan bülbül yuvası güllerinden üç tanecik alıverdim Annem Selma'nın gül torbasından. Aile gülcümüz Kuzen Ahmet getirmiş yine. Yediğimiz içtiğimiz gülleri o yetiştirir sağolsun.
Bülbül yuvası bizim okka gülü diye bildiğimiz gül aslında. Okka okka diye tutturmuş gidiyoruz. Oysa okka gülü sakız beyazı, az kokulu ve çok nadir bulunan bir gül. Reçeli de şerbeti de şeffaf sakız rengi olur. Artık nadiren gözümüze çarpan eski köşklerden birinin bahçesinde rastlarsanız rastlarsınız ancak.
Üç gülümü değerlendirmem pek kolay olmadı doğrusu. Miktarı reçele şerbete yeterli değil. Eh bari kokusundan faydalanalım! Kavun dolduralım mesela?
Kavunun tepesine kapak açalım, içini boşaltalım. Üç güle üç kaşık şeker katalım, kavunun içine koyalım. Kapağını kapatarak sıkıca streçledik mi kavunu, işin şimdilik bölümü bitiyor. Dolaba girip duracak orada, diyelim bir gün, arada aklınıza gelince çıkarıp sallayacaksınız o kadar.
Bir gün sonra iyice sönmüş oluyor yapraklar. Ben kavun boşluğunu dolduracak kadar votka ekleyip bir gün daha bıraktım dolapta. Ertesi gün, kavunun içinden çıkan gül yapraklı kavun suyunu ve kavunun içinden sıyırdığım parçaları tel süzgeçten ezerek geçirdim. Şişeye doldururken yine süzerek doldurdum ve üzerine yarım litre votka ilave ettim. Atın artık derin dondurucuya.
İkram ederken bulduğum herhangi bir gül yaprağını kullanacağım buzzz gibi votka kadehlerimde.
Elittt bir lezzet.
Kavunun içinde kalan kavunu yedim.