Edremit'ten masal tatlar
Kapıya yazmalı, "Koli Kapısıdır, Koliler Buradan". Dostlar sağolsun, hani utanmasam daha neler göstereceğim de, kısa kesiyorum koli vakalarını.Zaten tanıdığım bazı kadınlara sinir oluyorum. Ne zaman? Mutfakta, benim henüz akıl etmediğim şeyleri yaptıkları zaman. Alın Çiğdem'i mesela. Bu koliden ıhlamur şurubu çıktı. Ben elime fazlaca geçen taze ıhlamurlarımla nefis yemekler yaratırım, etti balıktı; ıhlamur çiçekli patates püresiydi... Elmalı armutlu tatlılara girer, daha neler neler. Fazlasını buzdolabında sıkı sıkı kapalı saklarım, her mevsim taze ıhlamurum olması da bundandır. Lakin şurubunu bilmiyordum işte, bana koyan bu.
Gülün şurup ve gül suyu varyasyonlarını hadi bilirim diyelim, ki bu gül suyu o bildiğim gül suyu da değil...; ya zambak şurubuna ne buyurmalı?Temkinli yaklaşıyorum gerçi her gelene. Ola ki o da beni çok kıskanıyor ve zehirlemeye filan kalkışıyor olamaz mı? Her tarafıma sıkı bir araştırma yaptırmam gerek. Mutfağımda böcek var mı, aklıma ortam dinleme cihazı takılmış, telefonlarım zımbalanmış mı vesaire...
Azar azar, her gün, ufak ufak zehirlenip tadına varmalı bu özelliğimin, bu dostlarımca baştacı edilme keyfimin. Ne yapıyorum, mataram var ya, her gün içine değişik bir enerji içeceği hazırlıyorum. Günlük birbuçuk saat yüzüp debelendiğim havuz sonrası için ideal.
Kekik kullanmamın sonu, kullandığım yerin haddi hesabı yok. İki demet de kekik, yine koliden. Tam çiçeğe durduğunda toplanmış dağlardan, en güzel zamanında. Şık duruyor mutfakta, mis gibi kokuyor. Kırmızıcık biberlere, sarmısaklara sırnaşıyor. Yeni geldi ya, dostluk kuracak mutfağın yerlileriyle.Biberciklerle sarmısaklar dünden razı oysa; bu üçlünün lezzet uyumu tartışılmaz, mümkün değil. Kızartın bir dilim ekmek, sızdırın azıcık sızmayı şişeden üzerine, kekik biber sarmısak üçlüsüyle bir şekilde uyum sağlatın ekmeğinize. Evde yemek yok mesela, beyaz peynir vardır, al sana yemek olur ki, pek alâ olur yani.
Karadut, zambak ve gül reçelleri taptaze kokularıyla doyuruyorlar beni. Gerçekten, kaşığın ucuyla yerken dolu dolu kokluyorum, yetiyor. Zambak soğanları ile yemek yapıldığını öğrendiğimde çok kızmıştım. Öyle ya, nadir bitkiler bunlar, çokça yavrulasa da soğanlar, yine de kökünü kurutmaya ne gerek var? Çiçeklerinden reçel ve şurup yapıldığını görünce derseniz bayıldım keyfimden. Olur şey değil. Böyle lezzet, böyle koku... Masal dünyasında yaşar gibiyim.
Şimdiiiii, ben bunlar nasıl yapılır edilir bilmiyorum tabii. Sadece içiyorum, yiyorum ve kokluyorum.
Çiğdem'ciğim herkese anlatır isterseniz.
Bana kalırsa bir yol bulsun bu yaptıklarını ağzının tadını arayan herkeslere ulaştırmak için.
Bir sanal dükkan, adı Masal Tatlar...,
...çatlarım yani sinirimden.

Madımak çiğ yenmeye devam edilse, pestosu olabilir mi mesela? Havuçlu madımak ezmesi desek, ya da madımak sürsürü daha da uyar bana.
Nasıl yerseniz, neyle yerseniz yiyin. Her zaman parmesan diye tuttururum ya, bu sefer Kars gravyeri rendeleyip deneyin mesela kullanırken. Yerli mala gaz verelim. 

Nereden duyuyor bilmiyorum ama hindi eti her etten sağlıklıymış. Balığı ayırın tabii, etten saymayın, balık balıktır. Dipten giden iri ve yaşlı balıklar kurşunlu, suyun üstüne yakın yüzen ufaklıklar kurşunsuzdur. İnsanlar da delirdi valla, benzin alıyoruz sanki. Kurşunsuz balıkları da oktanlara bölerler yakında kendi aralarında. Kurşunluları da süper ve normal diye ayırırlar. Yemek yemek işkence haline geldi be.
Şu patates salatası benlik değil ama insanlar bayılıyor. Taze patates yarım kilo olsun, bir granny smith elma, bol sarmısak dişi, iki portakal suyu, yine o penceremizin önünden Allah ne verdiyse ot yaprak filan. Bu patateslerde biberiye, dağ kekiği ve defne yaprağı var. Az da su eklemek gerek. Onlar öyle soyulmuş vaziyette haşlanadurup suyunu epeyce çekince, patates ezeceği ile püre yapılıyor. Ver sızmayı, ver tuzu biberi.
Her bir yere gidene vardır mutlaka atacak bir lafım. Geçenlerde Afyon’dan geçecek olan dostlara da ‘kuru kaymak’ deyişim bundandır. Annem Selma’nın aklının bir köşesinde takılı kalmış, Afyon'un kuru kaymağı lafı sürer gider bizim ailede. Ballandıra ballandıra anlatılır, yok ruloları şöyledir, yok kıvamı böyledir; kaymak meraklısı olana olmayana kuru kaymak da kuru kaymak dedirtecek niteliktedir bizim tarifler. Bir rivayete göre, sıkça yemişizdir bu kuru kaymaktan eski günlerimizde. Bir nevi déjà vu adeta, tadı bile vardır ağzımda. Annem Selma’ya sorarsanız eğer, kuru kaymak üzerine daha lezzetli bir kaymak girmemiştir bizim haneye, yenmemiştir.

Veya altında noodle, bu kuzu etli rezene de üstünde.
Kaynamaya koyulan bir tencere sudan yola çıksak. Birer dal kekik, biberiye ve nane atsak içine; iki de süs biberiyle biraz tuz. Yeşillerin yeşiliyle kırmızıların acısı çıksa suya kaynadıkça, çıkarıp alsak onları, atsak.


Ot bolluğu nereden diyeceksiniz. Vallahi süpermarketten. Canımın ne çektiğini, ne yapacağımı bilmemekten kaynaklanan özürlü halimle yine topladım değişik paketleri, attım eve! Yani nasıl memnunum anlatamam. 
Arapsaçı saçlarını ekşiye yatırsam mı diye soruyorum kendime. At kılı gibi de serttir mübarek. Yine de limon, olan çeşitlerimden sirke karışımı, sarmısak, acı biber, tuz kullanarak turşu gibi basıyorum, dolaba kalkıyor o da. Çok amaçlı kullanıma doğru gidecek bir 'olsun da kenarda dursun' Oya yaratımı oluyor. Hani lime turşum gibi. Yakıştırdığım yerde kullanacağım. 
Özgür kedi Trafo, şehir evimin sokağında yaşıyor. Annoya'mın gözdesi. Bu kışı da aslanlar gibi çıkarmış bu sokağın bütün kedileri maşallah. Trafo ile arkadaş olabilecek miyiz bakalım? 




Layt mutfağımızda başrol kapan kabaktan da haberler var. İki rende kabak, bir yumurta, bir demet dereotu, ufalanmış bol beyaz peynir ki o da layt, siyah zeytin, az sızma, tuz, taze çekilmiş karabiber karışıyor. Üzerine galeta unu ve pizza seasoning serpilerek fırına veriliyor.




