Bayram yazısı yazamayış hallerimi okumaktasınız. 3 Aralık 2002'de de yazamamışım.
www.acikradyo.com yazilarim pek üstüste geldi ama sırası da geldi.
Şeker gibi olsun bayramlarınız. Gönlünüzce...
Bu yazının, yazımla bir alakası yoktur
Bayram yazısına bir yerden girmek gerekiyordu. Ben de kendime düşünme molası alıp, önce CD’mi girdim. CD’mi, birbuçuk yıldır sahibi olup, işletmesini henüz pek beceremediğim sevgili Sony’me girdim. Elimi önünden gölge gibi geçirince kapakları falan açılan ve ne yapmayınca bilmem kapanan, müthiş bir alet bu. El kitabı elimde, ancak öyle anlaşabiliyoruz. Uzaylı. Daha bir yıl falan dayanmak istiyorum. Baktım olmadı, varsa kursuna katılacağım. Yoksa üç beş özel işletme dersi alırım artık.
Şimdi böyle bir mükemmel alete olsa olsa ne müzik girilir de dinlenir dersiniz? Al Di Meola ve Chick Corea filan mesela. Övünmek gibi olmasın ama ben bu adamlarla tanıştım, röportajlar falan yaptım da oradan biliyorum. Chick hatta beni pek sevmişti de memleketi olan Massachusetts’e akşam yemeğine davet etmişti!
Zaten bu meslekte yaşlansaydım Leyla Umar’a benzer miydim acaba diye düşünür dururum. Elimde bir şişe Yeni Rakı, pastırma, beyaz peynir falan yallah Chick’e uçuşurdum. O da bir gece önceden fasulye ıslatmış olurdu, nefis bir pastırmalı kuru fasulye pişerken, yine benim yanımda götürdüğüm baldo pirincinden de tel tel bir pilav atardım.
Chick arkadaşımın sol elinde bir keramet varmış. Piyanosunu kimseler gibi çalmıyor bu sebeple. Solda sıfır olan piyano kültürümle size tarife kalkarsam yandım Allah olursunuz, iyisi mi ebediyen susup oturayım.
Klasik caz sevgimin, Freddie Hubbart’dan trompet ve Art Blakey’den de davul mavul durumlarının üzerinde durup, toz duman da basmayalım şimdi orta yere. Bizim Açık’çılar yemezler. Radyocusu da yemez, Sitecisi de. Şıp buluverirler boşluğumu. CD kapaklarını falan karıştırıyorum gibilerine gelir veya internet avcılığına çıktım zannederler. Onların bilmedikleri yok çünkü, bir müzik programları yapıyorlar, ben altında ezilip üstünde büzülüyorum. Benim gibi cazla başlayıp Arabın yalellisi ile devam edeni yok öyle.
Açık Radyo’nun eline düştüm
Sahi, internette çıktığım
Rod McKuen avından maalesef ellerim boş dönüyorum. Rod benim bir gençlik aşkımdı. Yıllar sonra, yaşımı başımı alınca bende yeniden saplantı haline geldi ki, CD’lerini bulmak için ortalığı birbirine katıyorum. Nazımın geçtiği herkesi de bu işe koştum. Internet, New York, Londra, Paris nafile. Galiba sonunda elimdeki LP’leri Açık Radyo’ya götürüp, “Var mı bunları CD yapmanın bir çaresi,” diye yamanmaya çalışacağım.
The Sea,
The Earth ve
The Sky böylece onların da yanına kâr kalmış olur. Dolayısıyla aziz İstanbullulara mâlolmuş olur, fena da olmaz.
Rod McKuen poet/diseur. (Hani şiirlerini müzik üzerine okuyanlardan.) Onu dinlerken sanki buzlar üzerinde elektrikli battaniyeye sarılmış yatıyor gibi oluyor insan. İçimi titreten sıcacık bir duygu. Veya kızgın kumların içinden buzlu suya atlamak gibi.
Alone, onun şiir kitaplarından biri, başucumda sararıp solanlardan, taa 1977’den beri.
Ben sürekli yalnız olmayı sevdiğimi hiç söylemedim. Ben dedim ki, yalnız olmayı herhangi biriyle beraber olmaktan daha çok seviyorum.
Bayrama gelemiyorum bir türlüMcKuen dinlemeyi sadece aklımdan geçirmekle kalıyorum. Di Meola,
Kiss My Axe çalıp mest oluyorum. Perküsyoncusu Arto Tunçboyacıyan ara ara mırıldanıyor da. Corea’dan
Return to Forever dinlerken ağlıyorum.
Ve de tam dam üstüne saksağan bir vaziyette, adının son harfi olan ı’nın üstü şapkalı Davut Sularî’yi dinlemeye koyuluyorum. Evet, sırf kafam bayram lafı yapsın diye. Nedeni albümün adı.
Bugün Bayram Günü Derler.
Yine de bayramlık konu bulamıyorum. Şimdi de kalkıp ıspanak kavurdum mesela, Temel Reis etkisi yapar belki. İki de yumurta içine. Allah bu yıkanmış ıspanakları çıkaranlardan razı olsun. Bilvesile bayramlarını kutlarım. Harhar ateşte kavuruyorsun, tuzu biberi, yumurtası, al sana nefis bir yemek. Geçenlerde yine Kadıköy’deydim de
Hanımeller’e sırf ıspanaklı yumurta yemek için girdim. Öyle canım çekiyor bazı bazı.
Sözde müşteriyi memnun edecektimHani, mümkün mü yapılması gerekeni yapmam? Değil. Kahve yapmak isterken elma yemek, Yeşilköy’den yolcumu karşılamaya gideceğime Kartal’da araba vapuru beklemek falan da benim son derece normal hallerimden. Bayram yazısı yazamamam da, aynen bu şartlanmaya tepki duygularımı aşamamamdan kaynaklanıyor. Haftalardır, sırf müşteri memnun olsun, ben de matluba muvafık bir yazı yazmış olayım diye taktım kafaya bayram yazısı da bayram yazısı diye. Yastığımın üzerinde yatırdığım rugan pabuçlarımla olan anılarımdan tutun, Çekirge’de analı babalı ve ablalı geçirdiğim o güzelim bayram günlerine kadar aklımdan geçmeyen yok. Ancak, aklımdan geçenleri yazmam mümkün değil.
Bayramsız seyransız da bitirmek gelmedi içimden. İçinde ipsiz sapsız üç beş kere bayram lafı geçti diye bu yazının yazmak istediğim yazıyla bir alakası mı oldu yani?
Hüzünlenelim bariAşağıdaki sözcükleri yazdığım, yıllar öncesindeki o günün birikmiş hüzünleri kadar yoğun hüzün var şimdi içimde. Hiç olmazsa o hüzünlü bayram duygularımda buluşalım.
Aklıma esti durduk yerde, bindim şöyle bir vapura / bir o yana bir bu yana ruhum salına salına. Kendimi gezdiriyorum bugün, bugün içimde bayram / her martıya kanat gönlüm, eşe dosta uçuyorum.
İçimde bir kalabalık o dünyadan bu dünyaya / kimler yok ki bir saysam, bir gırgır bir şamata. Merhaba Canım*, selam Çocuk**, hey yavrum Koca Oğlan*** / ben buralarda böyleyim işte, ne haber sizin ordan?
Kalayse dostum****, şerefe baba, öpüyorum canım Adam***** / ben buralarda böyleyim işte, ne haber sizin ordan?
Kendimi gezdiriyorum bugün, bugün içimde bayram / ben buralarda böyleyim işte, ne haber sizin ordan?
Tamam, bayram havasına girdim. Hazır girmişken müsadenizle ben Nautilus’a kadar gidip bayram alış verişimi yapayım.
Siz de at üzerinde yaşayan ve ölen Alevi aşık Davut Sularî’nin Kalan Müzik, Arşiv Serisi’nden olan CD’sini alıp dinleyin…
“Bugün bayram günü derler âlem eylenir / Sen bizim yaylaya gel başın için
Dertliler oturmuş derdin söyleşir / Etme intizarı gül başın için hey hey…”
…ve biraz daha hüzünlenin.
Bu da olmadı değil mi? Ne biçim bayram muhabbeti bu böyle?
Bari bir lokum alsaydınız.
* Okan Uysaler ** Yavuzer Çetinkaya *** Yaman Okay **** Çiçek Pasajı’ndan biracı Apostol ***** İşte Öyle Biri