Buğdayotto yanında dikenucu ziyafeti

Buğdayotto yaptım. Risotto aşkımı bulgurotto ile zenginleştirmiş ve de ne mutlu bana mutfak literatürüne bu yemeği sokmayı başarmıştım ;) Şimdi üçledim seriyi. Buğday yeni görevine kayıtsız şartsız teslim oldu. Bundan böyle görün bakın, buğdayotto sınıfına girecek ne buğday pilavları yapılacak. Yakıştı bana, daha da yakışacak.

Haşlayıp dondurucu nöbetine aldığım aşurelik buğday paketçiklerinden birini çektim önce karşıma, "Sen haaa, bana lolo haaaaa? Gör gününü şimdi, al sanaaa..."
Öyle ihtimam göstereceğimden falan değil, gözdağı vermek maksadım. Yoksa katkıda bulunacak malzemelerim hepi topu taze soğan kulakları ile maydanoz sapları. Kolay kullanıma hazır işkembe parçası da çıktı dondurucudan. Hani salam misali ambalajlı, temizlenmiş paklanmış ve de yarı haşlanmış satılanlardan.
Sızma tencereye, yeşillikler içine, can çektiği kadar sarmısak dişleri de. Başladık çevirmeye..., yeşilliğin baygınlık anı geldiğinde önhaşlanmış buğday da içine, üstelik de işkembe. Zorlu zamanlar bunlar, çevirmek ve çevirmekle geçen.

Kuzguncuk İcadiye'nin Çarşamba Pazarı var ya, dikenucu aldıydım işte oradan bu son Çarşamba. Lâf aramızda, bu bir ilkti. Öyle olunca da tarif pazarcı karı kocadan alındı. Önce haşlanıyor, karakahve bir su atıyor dikenuçları.
Taze soğan ve sarmısak sızmada kavruluyor bu arada. Haşlanmış otlar elde sıkılıp katılıyor soğan tenceresine. Doğramak da mümkün otları ama ben öyle uzun uzun yemeyi severim, çatala dolaya dolaya, sanki spagetti yeermişim... Deniz tuzu ve kırt kırt çekilen biberi ihmal edilmiyor.


Rakımı da koymuşum. Keyif benim.



2) Kocaman bir yerli somon alındı. Sadece içi temizletildi, geriye kalan kafa kuyruk kemik kılçık deri, hepsi bende. Yetmedi, balıkçıya şöyle dendi, "Kafa ve kılçıkları geride bırakan salaklarınkileri de bana verebilirsin." (Bu istek dünyanın hiç bir yerinde ayıp değildir. Bizimkiler de alışsın artık!)
Yok olmadı, oldu da ızgara edilmiş şekline bayılmadım yani.




.jpg)



Kimin ayakları olduğu malûm. Bunlar bizim kızın bir haftalık ayakları, şimdi iki haftalık oldular, büyüdüler. Benim kardeşim biraz küçükken doğdu. Uğraşıp duruyor zavallı şimdi büyümek için. Aklına geldikçe anne mamasından yiyor..., ama amma da çok aklına geliyor bir bilseniz.



















Şimdi dördüncü plândayız ve durumumuz tekrar dikilip kahvemizin başını bekleme durumu. Gözümüzü ayırmıyoruuuuz ve de bu poflama halini alıp taşmaya ramak çekip alıyoruz cezvemizi ateşin üzerinden.


Bana sarılan bu kadın Annem Nurci. Galiba ne yaptığının pek farkında değil, şaşkın şaşkın bakınıyor. 








