(12/01/2004, tarihli www.acikradyo.com.tr 'de ekranlanmış yazımdır. Son günlerde yeni yeni seksüeller oluşmaya başladı ya, eh bari okunsun arada...)
Estetik duyarlılıkları pek bir gelişmiş erkeklerin dış görünümlerini kadınlaştırma kavramına, ki buna metroseksüelleşme diyorlar, sonunda vatan millet olarak biz de kavuştuk neyse. Neyse diyorum, çünkü nerelerde kaldı, neden gelmiyor, ay aman eli kulağındadır inşallah türevlerinde yüreğim ağzımda bekleyişlerim bitti nihayet. Yerini, ayıptır söylemesi ama, tuhaf fanteziler almaya başladı.
Bu tuhaf dediğim fanteziler de öyle zart diye ansızın girmiş değildir içime, romantik ruhumu zedelemeye. Kökü taaa yılların öncesinde Londra’ya takılır ki, vallahi o devrin dahi yırtmışlarından saysam da kendimi, ellerinde kırbaçları ile köle arıyorum diye ortalıkta gezen nesekesüel olduğunu bilemediğim yaratıklar beni hayli korkutmuştur.
Öyle ki, tam keyfe binaen yerleştirirsiniz bedeninizi bir pubın boş duran köşesine, günümüzdeki ‘Beckham görüntüsü’ yansımasında bir adam gözünüze gözünüze çarpar kendini. Bu yerleştirdiğiniz bedenin kadın veya erkek bedeni olması, yani seksüel kimliğiniz, Beckham yansımasının hiç de umurunda değildir üstelik. Yeşil saten veya kırmızı kadife pantalonunun kesimi önemli boyutta bir organ taşıdığını barizleştirir. Arto mu desem kuşum Aydın mı misali alınmış kaşları gözleriyle birlikte kalemlenmiştir. Baktırır kendine, beğendirmeye çalışır.
Önemli olan ille beğenilmek olunca Beckham gay dergilere poz veriyor ve de aynen şöyle diyormuş ya, “Beni beğensinler istiyorum, kim beğenmiş önemli değil.”
Ooh-la-la
Yeni yetişen bu tarzı analar doğurmuyor. Kendi kendilerine şekilleniyorlar.
E-postama gelen Ooh-la-la başlıklı mektup metroseksüel erkeklere
Ferragamo kravat ve İsviçre’nin ünlü
red cross çakılarını tavsiye etmekle başlayıp, işi yanında kaydırıcısıyla prostat ve penis stimülatörü satmaya vardırıyor.
İşte burada duralım. Tam hayalimdeki erkek diye uzaktan takılıyorsun, önce metro saçları sonra Ferragamo boyunbağına kapılıp. Yanına vardın ki, o her tarafa erkek sinyalleri çakan çakısının maalesef törpü aygıtıyla, mesela diyelim hafifçe pürüzlenmiş tırnağını törpüledi. Tam o sırada gözlerin manikürlü tırnaklarına da takıldı. “Vaay be acaba mı?” oldun ama Ferragamo kravat artı Swiss army knife eksi törpü aygıtı ve manikürlü eller ve metro saçlar iyice kafanızı karıştırmadı mı?
Eh deneyelim barisine çıkıldı, ne de olsa moda... Ve de soyundu metroseksten arkadaşınız girildi yatağa diyelim. “Kıyamam ayol kıyamam ben ona. Saçları henüz kuaförden çıkmış, iki hareket çeksen terleyip yapışacak kafatasına,” gibisinden ince ince düşüncelere dalmışken siz, metro çekmiyor mu yastığının altından prostat stimülatörünü?
Ya inciler dizdiyse Metroculuk oyunu ya çevremdeki erkeklerin sefallerine, dolayısıyla da iç giyimlerine ve ruhlarına da yansıyorsa diye düşününce işte bu durumlardan dolayı biraz tuhaflaşıyorum doğrusu.
G-string de giymiş midir acaba?
Bacakları sinekkaydı mıdır yoksa kirli traş mı?
Kirli traşlıysa eğer, penisik (pübik karşıtı oluyor) kıllarını nasıl şekillendirmiştir?
Yoksa şekillendirmeyip inciler dizerek mi değerlendirmiştir?
Ya da ağdalanıyorsa ya?
Pürüzsüz, şeffaf, bal dök yalaysa ya hem edepli ve hem de edepsiz bölgeleri?
Peki, ruhları nasıl okşanıyordur ki bu metrosefallerin?
Çiçekler serpiştirip geçtikleri yollara, seriliyorlar mıdır bazıları ayakları altına? Sonra mum ışıklı bir yemeğin akabinde, ceplerinden özenle çıkardıkları küçücük kutuları açıp, “Çok daha iyilerine layıksın,...” diye kıratı yüksek yüzükleri parmaklarına geçirince... Kız gibi allanıyor pullanıyor mudur metrosefallerin de yanakları? Gümüş gondol içi madlenle gidilip annelerinden babalarından isteniyorlar mıdır?
Kapsama alanım yetmiyor
Bir de pomoseksüeller var. Kıymık payı farkla metrocuların yanında yer alıyorlar. Pomo postmodern sözcüğünden kısaltılmış. Metrolar pomolaştığında seks de kategorize edilmekten kurtuluyormuş.
Zaten en doğrusu buydu. Yani bu olacaktır demek istiyorum çünkü gittikçe yorucu olmaya başlıyan kim neyi nasıl ve kimle yapsın konusu böylece kapanmış oluyor. Gay, lezbiyen, transseksüel, biseksüel vs. uzayıp giden kimin eli kimin cebinde deyimi mutlak anlamını nihayet kazanıyor.
İşte burada da üçüncü gardrop denen tür gündeme oturuyor ki, bu işler inanın ordan oraya, şurdan buraya derken sürekli karışıyor. Kapsama alanım dışına çıkıveriyor.
Tek bakış yeterdi eskiden, kim düz kim toparlak anlardık.